NBA’in En Önemli Potansiyellerinden Bitik Bir Kariyere: Korleone Young’a Ne Oldu?

25/Ağu/22 12:23 Ağustos 25, 2022

Bilal Baran Yardımcı

25/Ağu/22 12:23

Eurohoops.net

Eurohoops Çeviri, genç yaşlarında harika bir potansiyel olan Korleone Young’ın NBA’e uzanan yolculuğu ve trajik hayat hikayesiyle sizlerle.

by Jonathan Abrams / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 19 Eylül 2013 tarihinde Grantland‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Korleone Young, papazın küçük ofisinde sessizce oturuyordu. Geniş omuzlarını papaz Herman Hicks’e doğru dikti. Daha önce bu konumda bulunmuşlardı, bu sorunları adeta boksörler gibi çözmüşlerdi. Hicks’in Young’ın geçmişi hakkında açık açık konuşup konuşmayacağına dair şüpheleri vardı. Mississippi’den emekli bir Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri albayı olan Hicks, insanların iç dünyasına girebilen açık sözlü ve ciddi bir adamdı. Ofisinde, Colin Powell’ın imzalı bir resmi duvarda asılı. Başka bir fotoğrafta George H.W. Bush ile el sıkışıyor. Young ise ona yaklaşmaya çalışan herkesi reddetme konusunda usta bir insandı. Sürekli yuvarlak konuşurdu ve asla hiçbir şeyi açığa çıkarmazdı. Fakat bugün her şey farklı olacaktı.

Basketbol dünyasında Young, bir oyuncudan çok bir efsane. Adı, Lenny Cooke, Leon Smith ve DeAngelo Collins gibi bir şeyleri çok hızlı başarıp aynı hızda düşüş yaşayan oyuncuların yanında yer alıyor. Kötü yönetilen kariyerler ve alınan kötü kararların kurbanı bu isimler. Liseden yıldız olmayı başaran jenerasyonun zıttı onlar. NBA’de bıraktıkları mirastan geriye kalan tek şey 2005’te gelen drafta girecek olan oyuncuların liseden mezun olalı en az bir sene geçmiş olmasını gerektiren kural. Birçoklarına göre ise Korleone Young, yasal bir savaştaki dipnottan çok daha fazlası…

Young, kolej basketbolunu sarsan bir AAU skandalına karıştığı ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra, 1998 yılında Virginia’daki askeri okuldan NBA’e başvurdu. Detroit Pistons, Young’ı 40. sıradan seçti fakat Young’ın hayali sadece 15 dakika sürdü. Üç dakika Washington’a karşı, beş dakika Atlanta’ya karşı, yedi dakika Orlando’ya karşı… Detroit için NBA’deki ilk ve son sezonunda ter döktüğü dakika sayısı işte bu kadardı.

“Korleone mükemmel bir oyuncu olmalıydı, Rashard Lewis’leri, Shane Battier’leri ve o tarz çocukların hepsini domine ediyordu.” diyor AAU skandalının merkez figürlerinden, aynı zamanda Young’ın ikinci kuzeni Myron Piggie Sr. “O dönem domine etmediği bir çocuk kalmamıştı.”

Ancak Young’ın hayatı, çok erken ödüllendirilen ve yetişkin yaşamı için kötü hazırlanmış genç erkeklerin tipik bir modeline düştü. Mali tavsiyeleri görmezden geldi. Esrar kullandı ve içti. Yasal fiyaskolara bulaştı. Bir gün kendini bir soyguncunun silahının namlusuna bakarken buldu. Young, NBA’den ve güzel bir hayattan uzaklaştı ve şimdi memleketi Wichita, Kansas’ta bir papazın ofisinin belirsizliğinde buldu kendini.

Young’ın hayatı o 15 dakikada zirve yaptı. Aradan geçen yılları gönülsüz bir geri dönüş çabasıyla, dünyayı dolaşarak ve oynayarak geçirdi, ancak hiçbir yer onun için çok uzun sürmedi. Şimdi 34 yaşında, hayatın başka neler sunabileceğini arıyor. Ama nasıl ve nereden başlayacağından emin değil – 1998’den beri okula gitmedi. İnsanların ihtiyacı olan çok az becerisi var. Lise öğrencilerini eğitmek için biraz para kazanıyor, ancak yerel ebeveynlerin onu işe almasının sebebinin paraya ihtiyacı olduğunu biliyor. Kendi çek defterini bile dengeleyemiyor. Üç kızı Houston’da anneleriyle birlikte yaşıyor. Young, onlara daha yakın yaşamayı göze alamayacağını söylüyor.

Wichita’ya geldiğimde Young gerginleşti. Sabah inmiş olmama rağmen, aramalarıma cevap vermek için 11 saat bekledi. Yıllarca duymayı önlediği soruları soracağımı biliyordu. Neredeyse on yıl boyunca onlara cevap vermek istemedi. Şimdi nasıl cevap vereceğini bile bilmiyor. Yıllar boyunca aile üyelerinden ve arkadaşlarından özür diledi, ancak neden özür dilemeye bu kadar mecbur hissettiğinden asla emin değildi. Kendini dünyadan izole etti. Rusya ve Çin gibi yerlerde oynarken hissettiği yalnızlık ve yabancılaşmaya zamanla alıştı. Rahat hissetti hatta. Eve döndüğünde yalnızlığı kucakladı.

Birkaç yıldır bir röportaj vermedi – vermemek her zaman daha kolaydı. Muhabirler kendilerini ilgilendirmeyen sorular sordular, diye düşündü, hâlâ taze olan yaraları dürterek. Ama zamanın geldiğine kendini inandırmıştı. Sonunda söyleyecek bir şeyi vardı.

Young, röportajımıza ne giyeceğini sordu. Tanıdık bir üniformanın (Nike tişört, şort ve spor ayakkabı) yeterli olacağını düşündü. Birinin onu Hicks’le buluşmaya götürüp götürmeyeceğini sormak için birkaç tanıdık aradı. Geçen yıl, 1972 model Chevrolet Monte Carlo otomobilini 6.000 dolara sattı. Bu onun son varlığıydı. Ama onu gezdirecek birini zar zor da olsa buldu. Sonunda Young, kız arkadaşını onu otelime bırakmaya ikna etti. Rahip Hicks’in son on yıldır hizmet verdiği Mesih’teki Büyük Pentekostal Tanrı Kilisesi’ne gittik. Young’ı kilise dünyasıyla yaklaşık altı yıl önce eski bir kız arkadaşı tanıştırmıştı. Bu ilişki bitti ama kiliseyle olan ilişkisi bitmedi.

Hicks, Young’ı sıcak bir şekilde karşıladı. Onu sadece Young’ın duygusal, manevi veya finansal bir destek ihtiyacı olduğunda değil, Young karşılık vermek veya teşekkür etmek istediğinde görmek istediğini de söyledi. Hicks, Young’a iç dünyasını açması için yalvardı.

Hicks, Young’a “Vaiz olarak öğrendiğim şeylerden biri, insanlara karşı dürüst olmamız gerektiğidir.” dedi. “Tamam, işte hayatımda olan harika şeyler’ diyemeyiz. NBA için draft edildim. ‘Ama yaşanan olumsuzluklar neler? ‘Kariyerimi etkileyen bu kararlar nelerdir?’ Şehirdeki genç erkeklerle bunu yaptığınızda, bazı insanların hayatında bir fark yaratacağınızı göreceksiniz.”

“Benim yanımda olacak mısın?” diye sordu Young.

“Tabii ki olacağım.” diye yanıtladı Hicks.

“Artık senden çekinmiyorum.” dedi Young.

Hicks sandalyesine yaslandı. “İşte bu Korleone Young’ın hikayesi. Hikaye, çukurun dibine kadar olan kariyerin zirvesidir” dedi. “Ve şimdi kendini o çukurdan çıkarmaya çalışıyorsun. O çukurdan çıkmak biraz zaman alıyor. Hazır olduğunu düşündüğün zaman bile.”

Korleone Young, 24. Cadde ve Lorraine Bulvarı’ndaki mütevazı bir evde büyüdü. Onu burada, Wichita’da herkes tanır. Arabalar geçerken yavaşlar, sürücüler selam verirdi. Kasırga uyarılarının delici sirenleri, tanıdık bir çınlama çağrısıdır. Young’ın büyükanne ve büyükbabası Charles ve Betty Young, sırasıyla 2006 ve 2008’de vefat etmeden önce yaklaşık 50 yıl boyunca evlerinin sahipleriydiler. Tek çocuğunun doğumundan kısa bir süre önce The Godfather’ı okumuş olan annesi Kim Young, kitabın ateş gibi en büyük oğlu Santino Corleone’yi gördükten sonra ona Suntino Korleone Young adını verdi. Young, babasının Juan Johnson adında eski bir lise atletizm yıldızı olduğunu biliyordu. Ama onu gerçekten tanımıyordu. Ara sıra Johnson’ın Wichita’nın etrafında dolaştığını görürdü, ama babası onu asla kabul etmedi.

Çocukluğunun geçtiği evinin önünde, ön bahçeden devasa bir kütük çıkıyor, Korleone Young’ın çocukken tırmandığı ağacın kalıntıları. Bir gün ağaçtan düşmüştü ve sol kolunu kırmıştı. Annesinin, tırmanmasını yasakladığı zaman onu uyardığı tehlikelerden biriydi bu. Özgür ruhlu oğlunun tipik itaatsizliği. Kim Young sonralarda “[Davranış şekli] çok kötüydü” dedi. “Acı vericiydi.” Kuzeni Antoine ve kekemeliği hakkında onunla dalga geçen mahallenin çocuklarıyla da her zaman kavga ederdi.

Ama Kim, oğlunda enerjik bir genç çocuk gördü ve bunu kullanmanın yollarını aradı. Korleone’yi ders dışı etkinliklere kaydettirdi – buna “onu meşgul tutmak” adını verdi. Young step dansı yaptı. Amerikan futboluna bir şans verdi. Ama asıl sevdiği basketbol oldu. Bir bisiklet tekerleğinden bir çember yaptı, tekerlek tellerini söktü ve arka bahçelerine astı. Bisiklet ne kadar mütevazı olursa, tekerlek ne kadar küçükse, şutlar da o kadar gerçekçi olur. 60’larda Harlem Globetrotters’da oynamış olan büyükbabası daha sonra Korleone için gerçek bir çember aldı.

Young, diğer çocuklara göre çok hızlı uzadı. 10 yaşında Tyrone Berry’nin AAU takımı Wichita Blazers‘a katıldı ve ortaokul arkadaşlarıyla birlikte ve onlara karşı oynadı. Program elit ve titizdi; oyuncuların her Pazar kiliseye gitmeleri ve okulda yüksek notlar almaları bekleniyordu. Young hızla takımın yıldızı oldu – altıncı sınıfta ilk kez smaç yaptı. Boyu ve atletizminin eşsiz karışımının haberi, Kansas City’nin AAU çemberinde hızla yayıldı. Berry, genç yıldızının takımdan ayrılması fikrinden pek hoşlanmıyordu ama onu uzun süre tutamayacağını biliyordu. Young’ın kariyerinde halihazırda daha büyük, daha iyi şeyler görünüyordu.

1992’de Young, John Walker tarafından yönetilen yetenekli bir Kansas City takımı Children’s Mercy Hospital 76ers’a katıldı. Bu takım Earl Watson, Maurice Evans, Kareem Rush ve Corey Maggette gibi geleceğin NBA oyuncularını barındırıyordu. O kadar rekabet dolu bir ortam vardı ki, Miami’nin arka arkaya şampiyonluklarına önemli bir katkıda bulunan Mike Miller, programdaki kısa dönemi sırasında süre bulmakta zorlandı. Zarif bir forvet olan ve aynı zamanda Kareem’in ağabeyi JaRon Rush, takımın en yetenekli oyuncusuydu. LabOne Inc.’in CEO’su yerel milyoner Tom Grant, Rush’ın hayırseveri oldu. Rush’ın lise eğitimini ödedi ve 76ers’ı finanse etti. JaRon, Myron Piggie Jr. adlı bir oyuncuyla en iyi arkadaştı.

1995’teki bir yaz antrenmanı sırasında ekip toplandı ve Grant yeni bir baş antrenör tanıttı: Eski bir uyuşturucu satıcısı ve 1989’da Kansas City polis memuruna ateş etmekten bir yıl hapis cezasına çarptırılan suçlu Myron Piggie Sr. Grant, JaRon Rush’ın Piggie ailesiyle olan bağını biliyordu ve ödüllü oyuncusunu memnun tutmak için böyle bir yönteme başvurdu. Ağzı çok iyi laf yapan Piggie, kendini en üstte bulana kadar organizasyonun merdivenlerini tırmandı. “Ne? Myron koç değil ki?’ diye düşünmüştük.” diyor Young. “Unutmayın, bize koçluk yapmadı. Antrenörlerimiz vardı. Sadece kontrolün kendisinde olmasını istiyordu. Piggie’nin tek yaptığı sert görünmek, yedek kulübesine oturmak ve diğer tüm AAU koçlarını korkutmaktı.”

Bir sonraki sonbaharda Nike temsilcileriyle önemli bir toplantı gerçekleşti. CEO Phil Knight, spor ayakkabı şirketi tarafından desteklenen bir dizi başarılı lise koçuna hitap etti. Chicago Sun-Times’a göre, Nike yaz programlarını finanse etmek için yılda 4 milyon dolar harcıyordu. Yine de, şirket yakın zamanda Adidas’a NBA’e hazırlık yapan özel bir oyuncu grubunu kaybetmişti: Kevin Garnett, Kobe Bryant ve Jermaine O’Neal… Michael Jordan’ı Nike’a çekmesiyle ünlü efsanevi ayakkabı yöneticisi Sonny Vaccaro artık Adidas’taydı ve Nike’a rakipti. Bu hamleye karşı koymak için Nike daha agresifleşti ve AAU çemberini köşeye sıkıştırmak için daha fazla çalışan ve “danışman” tuttu. Yaz programları bağlılığın bir işareti oldu. Bir oyuncu Teaneck, New Jersey’deki ABCD kampına katıldıysa Adidas oyuncusu olarak kabul edildi. Indianapolis’teki Nike All-America Kampında oynadıysa kendini Swoosh’a adamış olurdu.

“İş herkes için çığırından çıkmıştı.” diyor Young. “Savaş haline geldi. Nike-Adidas savaşını biz başlattık. Ben, Corey, JaRon, Al Harrington ve Rashard Lewis…”

Nike’ın işe alım çılgınlığı Piggie Sr.’yi de kapsadı ve CMH hızla, yakında Division I oyuncuları olacak bir All-Star takımı haline geldi.

Earl Watson’ın kuzeni ve yarım sezondur CMH oyuncusu olan Laverne Smith, “Her şey birinci sınıftı” dedi. “Birinci sınıf uçtuk. Beş yıldızlı otellerde kaldık. O zamanlar kolejde miyiz ligde miyiz belli değildi gibi. Zamanımızın ilerisindeydik.”

Rakip takımlar, spor salonuna gelmeden çok önce takımı tanıyor ve saygı duyuyorlardı. Piggie, “Hiç kimseye eyvallahımız yoktu” diyor. “O sahaya adım attığında, o dönemde, o çağda kimse Korleone Young’dan daha iyi değildi. Bir çocuk hariç, ama bundan bahsetmeyeceğim. Hala aynı seviyedeydiler, ancak birçok şeyi farklı yaptılar.” Piggie’de koçluk yapan Maurice Taylor, Young’ın oyuna bir boksörün ödüllü bir dövüşe giren tavrıyla yaklaştığını söyledi. Taylor, “Rakiplere bir bakış atardı: ‘Bu bizim oyunumuz, hepiniz sadece eşlik ediyorsunuz’ der gibiydi” diyor.

Hem Grant hem de Nike sonunda Piggie’nin maaşını arttırdı, bu da Young’a yansıdı.

Young, “Nike ile ortaklığımız çok güzeldi” dedi. “Ben ve annemde 96 model Altima vardı. 82 model Impala’mı aldım. Nike dışında hiçbir şey giymedim. Nike bakım paketlerini birkaç ayda bir aldım. Eşyalarla doluydu çantalar… Nike’ın etkisi çok büyüktür. Neden bütün çocuklar Jordan giyiyor sanıyorsun?”

Piggie, parayı Young, Magette, the Rushes ve Andre Williams gibi en iyi oyuncularına aktarmaya başladı. Eninde sonunda Piggie’nin soruşturmasına dahil olacak bir ajan olan Jerome Stanley, “Piggie incelikli bir adamdı” diyor. “Myron Piggie’nin herhangi bir çocuğa zarar vermeye çalıştığını hiç görmedim. Niyeti bu çocukların her birine yardım etmekti. Gerçekten de niyeti buydu – bu çocukların hepsine yardım etmek, sonra da kendisi de faydasını görmek…”

Yazları, Young’ın hayatı tamamen AAU ile ilgiliydi. Ama okul yılı boyunca Ron Allen’a onunla ilgileniyordu. Young’ın Wichita East’teki inatçı lise koçu Allen onu doğru yöne yönlendirmeye çalıştı ama ancak bu kadarını yapabilirdi.

“Koleje gitme konusunu unutun. Ya oradan ayrılmasaydım?” diyor Young. “Muhtemelen çok daha iyi bir son yıl geçirirdim. Bütün arkadaşlarım oradaydı. Hepsini terk ettim.”

Allen, Young’ın Wichita’dan ayrılmasını engellemek için elinden gelen her şeyi yaptı. Young’ın yeteneklerini, Young altıncı sınıf öğrencilerini domine ettiği zamanlardan beri duymuştu. Onu yavaş yavaş geliştirme planıyla birinci sınıf öğrencisi olarak takıma aldı.

Allen yıldızını büyütmeye çalıştı. O, biraz eski kafalı bir koçtu. 1970’lerin başında Arizona Üniversitesi’nde oynadı ve huysuzlaştığında Young’a tahammülü yoktu. Mesajını belli etmek için düzenli olarak Young’ı antrenmandan attı.

Sonra o yaz Young, Kansas’tan kayboldu. Bir USA Today muhabiri Ağustos 1997’de Allen’ı aradı ve ondan Young’ın Chatham, Virginia’daki özel bir yatılı okul olan Hargrave’e transfer olduğunu doğrulamasını istedi. Haber, Allen’da şok etkisi yarattı. Young’ın annesi Kim’i aradı. “Koç, Korleone seninle konuşmadı mı?” diye sordu annesi.

Allen, Young’ın transferini itiraf etmek istemediğini biliyordu ancak Kim, oğlunun o aramayı yapmasını istedi.

“Neler oluyor?” diye sordu Allen.

“Ben burayı seçiyorum.” dedi Young.

“Neden? Hangi sebeple?” diye sordu Allen.

Sessizlik oldu.

“Bak, eğer bu gerçekten de senin kararın ve isteğinse tamamen arkandayım…” dedi Allen. “Ancak bunu başkası için, başkasının emelleri için yapıyorsan bu benim için bir sorun teşkil eder. Bu konuşmayı şu an bitirelim. Wichita’ya geri geldiğinde oturup bu konuyu konuşalım.”

Wichita’ya döndüğünde Young, Allen ile bir araya geldi ve transferi konusundaki kararlılığını belirtti. Yaşı tutmamasına rağmen içki içilmesi sonucu oluşan medya baskısı onun kafasında bazı şeyleri bitirmişti. O yılın başlarında, Young, diğer birkaç oyuncu ve bazı ponpon kızlar, bir turnuva için Topeka’ya olan gezileri sırasında bir otel odasına gizlice alkol aldılar. Yakalandıktan sonra, Young olayla ilgili yalan söyledi, ardından tek maçlık bir ceza aldı ve kendini yalnız hissetti. Young, olayın haddinden fazla büyütüldüğünü söyledi; Televizyon kanalları annesinin kapısının önünde kamp kuruyordu. Virginia’daki Oak Hill Akademisine gitmeyi düşünmüştü. Ama sonra iyi oyunculardan oluşan Hargrave kadrosunu duydu; Myron Jr.’ın da gitmeyi planladığı yer burasıydı. Allen ona yeniden düşünmesi için yalvardı, ama boşunaydı.

“Ona olan sevgim bitmedi.” dedi Allen yakın zaman önce. “Ona hala insan olarak değer veriyorum. Çok güzel bir kalbi var. Sizin için her şeyi yapar. Sadece kendi kararlarını vermek için çok küçüktü. Eninde sonunda bu durum onun peşini bırakmadı.”

Hargrave, Young’ın üstünde sahne ışıklarının toplanmasını sağladı. 1998 yılında Madison Square Garden’da oynanan ve lise maçlarının fanatikleri için kaçırılmayacak derecede önemli olan maçta St. Patrick Lisesi’nin yıldızı Al Harrington’a karşı parladı. İki oyuncu da kendi sınıflarının en üstlerinde görülüyordu. Harrington o akşam 28 sayı – 7 ribaundla iyi bir performans sergiledi. Young da 20 sayısının 14’ünü ikinci yarıda buldu.

Okulun avantajları da vardı. Prestiji ve ülke genelindeki profili sayesinde Young, kolejler arasından seçim yapabilecekti. Neredeyse Kansas Üniversitesi’ne gidiyordu. Az daha JaRon Rush’ın yanına, UCLA’e gidiyordu. Bunların yerine NBA’e gitmeye karar verdi ve herkesi şoka uğrattı.

Young, NBA’in çocukluğundan beri en büyük hayali olduğunu söylemişti. Gözü sadece olumlu şeyleri görüyordu: Televizyona çıkmak, para, kadınlar… Bunların arkasındaki iş yükü hakkında bir fikri yoktu.

Nike’ın basketbol direktörlerinden George Raveling tarafından yönetilen Piggie, Young’ın menajeri olarak Stanley’i seçti. Young, “Ben, Arn [Tellem] ile anlaşacaktım” dedi. “Arn dürüsttü. Gerçek iyi menajerlerin çoğu dürüsttür. Ama Wichita’dan olduğunuzda beyaz insanlarla gerçekten böyle bir şey yapmamıştım. Bu işin bir parçası. Onlara güvenmiyordum.”

Allen, son bir kez daha eski yıldız adayı öğrencisiyle görüşerek onu koleje yönlendirmeye çalıştı.

1998’in nisan ayında okulun üniformasını giyen Young, Hargrave’da açıklamasını yaptı. “Bu kararı ailem ve arkadaşlarımla saatlerce süren tartışmalar sonucu verdim. Gerçekten çok iyi bir NBA oyuncusu olabileceğimi düşünüyorum.”

Young’ı son senesindeyken izleyen bir Bulls yetenek avcısı, yeterince etkilenmemişti. Oyuncunun koleje gitmesi gerektiğini, aksi halde büyük hayal kırıklığı yaratabileceğini düşünüyordu.

Fakat Young kafasına koymuştu. Baba figürü olarak gördüğü isimden de destek alıyordu.

“NBA’e gitmek istiyordu.” diyor Stanley. “Seçenekleri sundum. Georgetown koçu John Thompson ile karşılaştığımızı hatırlıyorum. Bana ‘Bir yıl bize gelsin’ demişti ancak bu karar benim değildi. Kararları genelde Korleone ve Piggie veriyordu.”

Young, draft gecesi Wichita’da bir parti düzenledi. O zamana kadar ona büyük ölçüde yabancı olan babası da oraya geldi. Young’a göre Piggie, şimdi burada olmasının daha sonra bir şey bekleyeceğine yol açacağını söyleyerek gitmesini tavsiye etti. Young, babasını görünce şok oldu. Young yıllardır bu günü hayal etmişti – bu önemli günde dikkati dağıtmak istemiyordu. Bu yüzden Young, babasını göndermeyi kabul etti ve hayatının en uzun gecesini yaşamaya hazırdı. İlk turda seçilmeyi bekliyordu. Bekledi. Ve bekledi. Detroit sonunda kendisini 41. sıradan seçti. Hayal kırıklığına uğradı, ama yine de rahatlamıştı. İkinci yılı opsiyonlu bir yıllık sözleşme imzaladı. Kim Young ise  Wichita’da kaldı ve Cessna’daki işine devam etti.

Young, drafttan kısa bir süre sonra Stanley ile yollarını ayırdı. Menajer, Young için Nike ile 500.000 dolarlık bir anlaşma ayarlamıştı fakat lokavt başladı ve bu tarz bir para Piggie’nin aklındaki değildi. “Reddettim.” diyor Yound. “Yarım milyon doları reddettim. Bu bir gerçek. Nike çaylak senemde bana yarım milyon dolar verecekti.”

Vaccaro, Piggie’nin kendisini arayıp Young için Adidas’tan dudak uçuklatan bir meblağ talep ettiğini hatırlıyor. Stanley’nin işten ayrılmasıyla birlikte Carl ve Kevin Poston kardeşler Young’ın menajerleri oldular.

Stanley, “Bu hikayede biri suçluysa o da Poston kardeşlerdir.” diyor. “Postonlar halihazırda Rashard Lewis ile çalışıyordu. Bu yeterliydi. Sadece açgözlülüklerinden yaptılar. Ayakkabı parasının ne olduğunu biliyorlardı. Onları durdurmadı. Oraya gittiler ve sadece bir müşteriye sahip olmak için gelip ajanslarıyla sözleşme imzalamalarını sağlamak için ayakkabı parası hakkında yalan söylediler. Bunu yaptılar. Çocuğa resimdeki herkesten daha fazla zarar verdiler.”

Young her şeye rağmen kendisini saha içinde kanıtlamalıydı. NBA, 1999 yılında kısaltılmış bir sezon oynadı. O sezon Pistons kadrosunda Joe Dumars, Bison Dele, Jerry Stackhouse ve Grant Hill gibi isimler vardı.

“Kapıdan girdiği anda kulağımı ona verdim.” diyor Dumars. “Sahaya çıktığında yeteneğini görebiliyordunuz ancak lig için çok gençti, sürecin zorlu geçeceği belliydi. Genç bir liseli, bir anda NBA dünyasına girmişti.”

Sund, Young’ı bir kumar olarak nitelendirdi. Asla birinci tur hakkını Young için kullanmayacağını söyledi ancak ikinci tur için Young uygundu. O zamanlar Detroit’in koçu olan Alvin Gentry, Young hakkındaki şüphelerini dile getirdi:

“Oyununda geliştirmesi gereken çok fazla nokta olduğunu düşünmüştüm. Top sürmeyi, uzun bir oyuncudan kanat oyuncuya dönüşme sürecini, savunmayı… Hepsini geliştirmesi gerekiyordu.

Onu bir yıl boyunca tuttuk çünkü ona üzülmüştük. Ona yardımcı olmak için kadroda tuttuk.”

Bir süre sonra Young, takımdan olmadığını hissetmeye başladı. Bir yandan da para, boş zaman ve gece hayatıyla tanışma üçlüsü yıkımı başlattı. Geceleri şehir merkezine iner, gece kulüplerine giderdi.

Bazı oyuncular onun arkasında dururdu. Sezonun büyük bölümünü sakatlık sebebiyle kenarda geçirmişti. Sonunda sahaya çıkacağı gün Pistons‘ın veteranları ondan sahaya ilk çıkan, liderlik eden kişi olmaısnı istediler. Young, heyecanlı bir şekilde bunu yaptı ve tribünler tezahürata başladı.

Fakat Young arkasına baktığında korkunç bir şey fark etti: Tek başınaydı. Takım arkadaşları onu tünelin başında bekliyordu, kahkahalara boğulmuşlardı. O şaka, hayatının hem en iyi hem de en kötü anlarından biriydi. O sezon sadece üç maçta oynadı.

Detroit, Young’ın kontratında bulunan opsiyonu ikinci sene için kullanmamayı tercih etti. Bir sonraki sonbaharı Philadelphia’nın antrenman kampını kovalayarak geçirdi. Bir gün Philadelphia’da iki adam ona arkadan yaklaştı ve üzerindeki para ve mücevherleri çaldı. Sicers, sezon başlamadan Young’ı kadrodan kesti.

İki organizasyonda yer almıştı ancak hala 20 yaşındaydı. Hala NBA’de bir geleceği olabileceğini düşünüyordu. İşte o zaman geçmiş, Piggie, Young ve diğer AAU oyuncularının karşısına çıktı. 2000 yılının Nisan ayında, bir federal iddianame Piggie’yi oyunculara 35.550 dolar, Young’a 14.000 dolar ödemekle suçladı. Para, Ocak 1999’da Piggie’nin o zamanlar kazançlı olan sözleşmesini kesen Grant ve Nike’dan gelmişti. ABD’li Avukat Stephen L. Hill Jr. “Bu 50 dolarlık bir dava, bir çift ayakkabı ve bir balo korsajı değil” dedi. söz konusu. “Bu oyunculara daha sonra karşılığını alacağı beklentisiyle ödeme yaptı.”

Soruşturma Piggie üzerineydi, paranın nereden geldiği ya da oyuncular hakkında değildi. ABD’li avukat yardımcısı William Meiners, “Oyuncuların Piggie tarafından planını kolaylaştırmak için kullanılan piyonlardan ibaret olduğunu anladık” dedi.

Olayların açığa çıkması programın içinden gelmişti. Grant, The Basketball Times’daki bir makalenin Piggie’nin daha önce önemsizleştirdiği bir suç geçmişi detaylandırmasının ardından Piggie’nin sözleşmesini altı aylık bir kıdem tazminatı sözleşmesiyle feshetti. Piggie ayrıca ücretsiz Nike spor ayakkabılarını yasa dışı olarak satmakla suçlandı. Sonradan Oklahoma Eyaleti için oynayan Andre Williams, birkaç ay sonra ödenme konusundaki tedirginliğini Grant’e aktardı. Grant, ödemeleri reddeden Piggie ile yüzleşti.

Grant, Piggie’nin Williams’la yapılan ödemeleri tartıştığı gizlice kaydedilmiş bir kaydı yetkililere sundu. Young, “Yani, [Piggie] temelde bir milyoneri ona ödeme yapmaya zorlamıştı” dedi. İddianamede ayrıca Stanley ve Postons’tan Piggie’ye yapılan 76.100 dolarlık ödeme de gösterildi. İddianamede, Stanley’nin Piggie’ye 49.400 dolar ödediği belirtildi. O zaman, ödemeleri asla geri ödenmeyen krediler olarak nitelendirdi. İddianamede Raveling, Piggie ve Stanley’nin 1997 yılının Temmuz ayında Las Vegas’ta puro içmek için bir araya geldikleri ve Young’ın gelecekteki finansal kazançlarını tartıştıkları belirtildi. Birkaç gün sonra Stanley, Piggie’ye 20.000 dolar verdi.

Piggie, oyunculara ödeme yapmak ve uygunluklarını etkilemekten, dört üniversiteyi ve NCAA’yı dolandırmaktan suçlu bulundu. Bir federal yargıç onu 37 ay hapis cezasına çarptırdı. “[Çocuklar] kalbimi biliyor ve ben onların kalplerini biliyorum. Kimseyi incitmek için kasten yola çıkmadığımı biliyorlar,” dedi Piggie mahkemede. “Ve her şey böyle gittiği için üzgünüm.”

Bugün de hala aynı şeyi söylüyor. Şu anda 51 yaşında olan Piggie, geçmişi hakkında konuşmayı sevmiyor.

Young ise hala Piggie hakkında ne düşüneceğini bilmiyor. Evet, Piggie onun yeteneğinden faydalanmaya çalışmıştı ancak Young’ın başarılı olması Piggie’nin de isteğiydi. Bir turnuvaya kayıt için, hatta Young’ın okul ihtiyaçları için 50 dolar verirdi. Piggie, Young’ın her zaman aradığı o baba figürüne dönüşmüştü.

“O, benim danışmanımdı.” diyor Young. “Yapmamı söylediği şeyleri yaptım. Benim verdiğim kararlardan dolayı başkalarını suçlamak zor. Çocukken sizi etkileyen çok fazla farklı insan oluyor.”

Poston kardeşler, Young NBA’e giremeyince anlaşmayı bitirmeye karar verdiler. Yıllar boyunca Young, basketbolun alt liglerinde didindi.

 

O ara muhabirlerle konuşmayı da kesmişti. “Hayalim tekrardan NBA’de oynamak. Ben oraya aitim.” demişti 2001’de verdiği bir röportajda.

2001 yılında Lakers, Young’ı Yaz Ligi takımına çağırmıştı. Hala 22 yaşındaydı.

Fakat kadroya girmeyi başaramadı ve o sonbahar Avustralya Basketbol Ligi’nin yolunu tuttu. Avustralya’daki ilk maçında aşil tendonunu yırttı. Ocak ayında Avustralya’nın başkentinde araba kazası geçirdi.

Young, kendi kendine zarar verme zincirine girmişti. Hala yurtdışındaki takımlar onunla ilgilense de o, fiziğini çok boşladı. Deneme antrenmanlarına sanki bir tatilmiş gibi bakmaya başladı. 1999 yılından 2006 yılına kadar Avustralya, Rusya, Çin ve İsrail’de forma giydi. Kendisini suçlamaya başladı. Alkol içti, sigara içti, partiledi, depresyon yaşadı, kendi hataları onu ezmeye başlamıştı.

Bu döngü Young, herhangi bir takımla anlaşamayana kadar devam etti. Wichita’da polis, nafaka ödemeleriyle ilgili bir duruşmayı kaçırdığı için onu tutukladı. Young, o zaman onlara ödeme yapmaya gücünün yetmediğini söyledi. Bu dört yıl önceydi.

 

Young, kendisini dış dünyadan izole etmeye başladı. Yaşanan bir trajediyse onu geri getirmişti. 19 Ocak 2011 günü Young, kuzeni Deon White’ın doğum günü için ailesi ve arkadaşlarıyla bir araya gelmişti. Kapının çalmasıyla her şey sarpa sardı.

Kapıda Terrell Cole ve Andre Lovett vardı, partiyi bozmaya gelmişti. Cole, 2002 yılında uyuşturucudan hapse girmiş, 2006 yılında şartlı tahliyeyle serbest kalmıştı. Serbest kaldıktan sonra Lovett ile ortak oldular.

Söylenene göre Cole ve Lovett, yüksek bir meblağda kumarın oynandığını duymuştu. Evi soymaya gelmişlerdi.

Young kapıyı açtı, Cole’un elinde bir silah gördü ve kapıdan dışarı fırladı. Cole’un kapıdan koşarken Young’a doğru ateş ettiği iddia edildi. Mermi bunun yerine Lovett’in karnına isabet etti. Partideki herkes kaçtı. O akşamın ilerleyen saatlerinde mavi bir Chevrolet Uplander, Wesley Tıp Merkezi’nin girişine yaralı bir adamı bıraktı. 30 yaşındaki Lovett, ertesi gün öldü.

Bu olay ve takip eden duruşma süreci Young’a ağır geldi.