by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
Turkish Airlines EuroLeague’de artık normal sezonun en kritik bölümündeyiz. Ligde bitime iki maç kala hem ilk dört sıra, hem Playoff, hem de Play-In yarışında ender rastlanacak türden yoğun bir rekabete tanıklık ediyoruz.
Elbette sezonun bu noktasında her takım hedeflerine ulaşmak için çok yoğun bir mücadele sergiliyor. Buna karşın bir takım, son haftalarda yakaladığı muazzam form grafiğiyle diğer herkesten en az bir adım öne çıkıyor.
Bu takım, tahmin edeceğiniz üzere Anadolu Efes‘ten başkası değil.
Aslında 2024-25 EuroLeague sezonu, Anadolu Efes için son derece büyük inişler ve çıkışlarla geçiyordu. Özellikle takım kaptanı Shane Larkin’in sakatlığı nedeniyle olmadığı bölümde Efes, saha içerisinde ligin en istikrarsız takımlarından biri olarak gözüküyordu.
Milli takım penceresinden sonra ise bu tablo tamamen tersine dönmüş durumda. Bundan yaklaşık 1-2 ay önce Play-In’e kalması bile çok zor gözüken Efes, EuroLeague’de çıktığı son altı maçın tamamını kazandı.
Hal böyle olunca bir anda kendini Play-In’i de geçip Playoff hattında bulan lacivert-beyazlı ekip, ligin şu an açık ara en formda takımı konumunda.
Eurohoops, bugünkü serisinde Anadolu Efes’in son dönemlerde yakaladığı çıkışın sebeplerini inceliyor.
1- Kaptanın Dönüşü

Önce filmi biraz başa sarmak gerek. EuroLeague tarihinin gelmiş geçmiş en büyük yıldızlarından biri olan Shane Larkin, kısa süre önce hak ettiği üzere kendine lig tarihinin en iyi 25 oyuncusu arasında yer buldu.
Geçtiğimiz sezon her ne kadar takımı üst üste ikinci kez Playoff dışı kalsa bile Larkin, bireysel anlamda kariyerinin en iyi sezonlarından birini geçirdi. Hal böyle olunca Anadolu Efes, 2024 yazında sözleşmesi sona eren kaptanının kontratını dört yıl daha uzattı.
Dolayısıyla Shane Larkin’e yönelik beklentiler, takıma liderlik etmeyi sürdürmesi ve Efes‘in Playoff sahnesine dönüşünde başrol oynamasıydı. Buna karşın sezon içerisinde yaşanan bazı talihsiz gelişmeler, sürecin beklentilerin dışında gelişmesine yol açtı.
Bu sezon EuroLeague’de 32 maçın 21’inde forma giyebilen yıldız oyuncu, tam 11 maçı yaşadığı sakatlık sorunları sebebiyle kaçırdı. Üstelik Larkin’in bu sezon yaşadığı sakatlık sorunları, normal sezon performansının da alışık olduğumuz seviyenin altında kalmasına neden oldu.
Şu çok barizdi ki Anadolu Efes, Shane Larkin’in liderliği olmadan bu sezon hedeflerine ulaşamayacaktı. Dolayısıyla sezonun en kritik dönemine girilirken Larkin’in dönüşü, bir anlamda Efes için sezonun kalan kısmını belirleyecekti.
İyi haber şu ki yıldız oyun kurucu, takımının tam olarak kendisine en çok ihtiyaç duyduğu noktada yeniden devreye girdi. Üst üste yaşadığı talihsiz sakatlıkların ardından Larkin, şu sıralar sahada çok daha sağlıklı ve öz güvenli gözüküyor. Elbette bu durum, Anadolu Efes’in aldığı sonuçlara da direkt olarak yansıyor.
Anadolu Efes’in kazandığı son altı maçın beşinde Larkin, çift haneli skor üretti. Yıldız oyun kurucunun çift haneye ulaşamadığı tek maç ise iç sahadaki ALBA Berlin maçıydı. O maçta skorun erkenden açıldığını düşünürsek Efes’in Larkin’in skor katkısına ihtiyaç duymadığını da söyleyebiliriz.
Larkin’e dair en önemli detay ise kritik maçlarda sorumluluk almaya hazır olmasıydı. Bundan yaklaşık iki hafta önce Anadolu Efes, deplasmanda EuroLeague’in en iyi iç saha takımlarından biri olan Bayern Münih ile karşılaştı. Maçı 25 sayıyla tamamlayarak sezonun en iyi maçını geride bırakan Larkin, takımını adeta galibiyete taşıdı.
Bayern galibiyetinin ardından EuroLeague TV’ye verdiği flaş röportajda ‘Playoff modunu açtıklarını’ söyleyen Shane Larkin, ligin geri kalanına da mesajı net şekilde veriyordu.
2- PJ Dozier Eklemesi

Anadolu Efes için kısa rotasyonu, özellikle sezonun ilk bölümlerinde en çok soru işaretine sebep olan konulardan biriydi. Bu noktada Shane Larkin’in de yokluğuyla birlikte Efes, kısa rotasyonundan düzenli olarak katkı almakta çok zorlanıyordu.
Bundan bir sene önce büyük beklentilerle takıma eklenen ve ikinci senesini geçiren Darius Thompson, kendi rolünü bulabilmiş vaziyette değildi. Takımın sezon başından bu yana en istikrarlı oyuncusu konumundaki Elijah Bryant, kariyerinde daha önce üstlenmediği bir rol üstlenmiş ve kadronun ana top yönlendiricisi haline gelmişti. Bu durum, Bryant’ın rakamlarına olumlu yansısa bile kısa rotasyonundaki rol dağılımı bakımından belli başlı sorunlara neden oluyordu.
Bunun belki de en büyük etkisini Rodrigue Beaubois’da görüyorduk. Uzun yıllardır Anadolu Efes için ter döken ve bu süreçte hep çok değerli bir yardımcı skorer olan Beaubois, düzenli şekilde skor katkısı yapmakta çok zorlanıyordu. Açıkçası kısa rotasyonunun bu hali, Fransız skorerin de kendi rolünü bulmasını zorlaştırıyordu.
Justus Hollatz, Doğuş Özdemiroğlu ve Rıdvan Öncel gibi oyunculardan da istikrarlı bir katkı alınamadığı düşünülünce Anadolu Efes, kısa rotasyonunda bir parçaya daha ihtiyaç duyuyordu. Pas trafiğinde etkin rol alabilecek, ekstra skor tehdidi yaratacak ve takım savunmasına katkı sağlayacak türden bir oyuncu, Efes kısa rotasyonunun çok daha dengeli bir hale gelmesini sağlayabilirdi.
Bu noktada tercih edilen oyuncu ise PJ Dozier oldu. Bir önceki sezon Partizan için ter döken ABD’li guard, zaman zaman istikrar sorunları yaşasa bile hep takımın ana parçalarından biriydi. Yazın Partizan’dan ayrılarak NBA’e geri dönen Dozier, burada pek forma şansı bulamadığı için EuroLeague macerasına yeniden başlamaya hazır durumdaydı.
Açıkçası PJ Dozier, oyuncu profili itibariyle en başından itibaren Anadolu Efes’in beklentilerini fazlasıyla karşıladı. Maç başına 16 dakika sahada kalan ABD’li guard, kenardan gelerek takımına hem skor, hem ribaund, hem de asist katkısı yaptı. Daha da önemlisi Dozier, 1.98’lik boyunun büyük yardımıyla topa baskı konusunda Anadolu Efes’i çok daha ileri bir seviyeye götürdü.
Kadroya PJ Dozier gibi ‘tutkal niteliğinde’ bir parçanın eklenmesi, Efes’in kısa rotasyonunu çok daha dengeli bir hale getirdi. Sezon başından bu yana çok sık tartışılan Darius Thompson, şu sıralar belki de Efes kariyerinin en istikrarlı dönemini geçiriyor. Yeniden kadrodaki rolünü bulan Rodrigue Beaubois, özellikle topsuz oyun üzerinden takıma ciddi bir skor katkısı sağlıyor. Shane Larkin ise kendi adına sezonun en formda dönemini geçiriyor.
Hal böyle olunca PJ Dozier eklemesi, Anadolu Efes için sezonun gidişatına direkt olarak etki etti.
3- Rotasyonun Belirginleşmesi

Anadolu Efes‘te sezon başından bu yana en çok konuşulan sorunlardan bir tanesi, rotasyondaki belli başlı oyunculardan yeterince katkı alınamamasıydı. Açıkçası yaz döneminde kadroya büyük beklentilerle eklenen oyunculardan bir kısmı, bir türlü beklenen etkiyi veremiyorlardı.
Elbette bu noktada akıllara gelen ilk iki oyuncu, Jordan Nwora ve Stanley Johnson. Azımsanamayacak derecede bir NBA tecrübesine sahip olan Stanley Johnson, özellikle savunma katkısı ve üçlükleriyle rotasyonda önemli rol alması beklenen bir isimdi. Buna karşın Johnson’ın Efes kariyeri, beklentilerin epey uzağında ilerledi.
Jordan Nwora’da ise durum daha farklıydı. Geçtiğimiz sezon NBA’de Toronto Raptors formasıyla 7.9 sayı ve 3.4 ribaund gibi hiç fena olmayan rakamlar tutturan 26 yaşındaki forvet, NBA’de rotasyon oyuncusu olarak kalması beklenen isimlerden bir tanesiydi. Hal böyle olunca Nwora’nın yazın Anadolu Efes ile EuroLeague’e gelmesi, heyecan uyandıran bir gelişmeydi.
Buna rağmen Nwora’nın Efes serüveni de şu ana dek beklentilerin çok altında kaldı. Kendisinden başlıca savunma yapması ve ceza üçlüklerini isabete çevirmesi beklenen 26 yaşındaki forvet, bu role pek adapte olamadı. Nwora’nın oyunda olduğu bölümlerde zaman zaman takımın ana yaratıcılarından biriymiş gibi sorumluluk almaya çalışması, takımın hücum istikrarını olumsuz etkiledi.
Son haftalarda ise bu tür konularda daha keskin bir Anadolu Efes görüyoruz. Sezon içerisinde Stanley Johnson ile yollarını ayıran Efes’te Jordan Nwora’nın süreleri de epey azaldı. EuroLeague’de çıktığı son altı maçın tamamını kazanan lacivert-beyazlı ekip, rotasyonunu yaklaşık dokuz oyuncuya indirdi.
Üç numarada Nwora’nın sürelerini Elijah Bryant almaya başladı. Sezon başında özellikle Larkin’in yokluğunda takımın ana top yönlendiricisi haline gelen Bryant, artık topla daha az oynayarak verimli olmaya çalışıyor. Bryant’ın değişen bu rolü, son altı maçtaki sayı ortalamasına da son derece olumlu bir şekilde yansımış durumda.
Bu noktada PJ Dozier’ın takıma katılması da koç Luca Banchi’nin elini epey sağlamlaştırdı. 1.98’lik boyu, atletizmi ve fiziksel yönden sahip olduğu avantajlarla Dozier, aslen bir guard olmasına rağmen üç numaradan da süre alabiliyor. Dozier’ın üç numaradan süre alırken savunma sorunlarına da yol açmaması, Anadolu Efes’in sahada üçüncü bir top yönlendiriciyle kalabilmesini sağlıyor.
Dört numara pozisyonunda Ercan Osmani ve Rolands Smits, beş numarada ise Vincent Poirier ve Dan Oturu ikilisi sürelerini paylaşıyorlar. Dolayısıyla Anadolu Efes, sezonun bu aşamasında ilk yarıya göre çok daha dengeli bir takım haline gelmiş durumda.
Artık Anadolu Efes’ten rotasyonu daha belirgin bir takım olarak bahsedebiliyoruz. Bununla birlikte rotasyonda süre alan oyuncuların rollerinin de oturmuş olması, Efes’in aldığı saha içi sonuçlara direkt olarak yansıyor.
4- Luca Banchi Etkisi

Anadolu Efes için sezon başındaki en büyük problemlerden biri, kadronun oynamayı vadettiği potansiyel oyunla saha içerisindeki görüntünün birbiriyle uyuşmuyor olmasıydı. Zaten sezon ortasındaki koç değişikliğine sebep olan faktörlerin başında da bu geliyordu.
İsim isim baktığımızda Anadolu Efes, en başından beri EuroLeague’in top yönlendiriciler bakımından en avantajlı takımlarından bir tanesi. Takım kaptanı Shane Larkin, lig tarihinin bizzat top yönlendirme ve skor tehdidi bakımından en elit oyuncularından biri. Darius Thompson, özellikle Baskonia döneminde gösterdiği üzere çok üst düzey bir pasör. Elijah Bryant da aslen bir üç numara olmasına karşın topla oynama becerisi çok yüksek bir oyuncu.
Hal böyle olunca Anadolu Efes‘ten yüksek tempolu hücum eden, topu iyi paylaşan, top yönlendiriciler üzerinden çembere atak ederek rakipleri yardım savunmasına zorlayan ve ekstra paslarla uygun şut fırsatlarını bulabilen bir takım olması bekleniyordu. Buna karşın sezon başındaki görüntü bundan uzaktı.
Koç Luca Banchi ise özellikle Letonya Milli Takımı’nda yaptıklarıyla bu tür bir oyunu oynatmaya son derece müsait bir koç. Topu çok iyi paylaşan, topsuz olarak kusursuza yakın hareket eden ve özellikle üçlük fırsatlarını üretme konusunda çok üst düzey bir milli takım olan Letonya, bu sayede ülke tarihinin basketboldaki en iyi dönemini geçiriyor. Dolayısıyla Luca Banchi’den de Anadolu Efes‘te bu tür bir etki yaratması bekleniyordu.
Her ne kadar Efes kariyeri istikrarsız sonuçlarla başlasa bile İtalyan çalıştırıcı, son 1-2 aylık süreçte takımına tam olarak beklenen basketbolu oynatıyor. Larkin, Thompson, Bryant ve Dozier gibi top yönlendiricileriyle birlikte topu çok iyi paylaşan bir takım haline gelen Efes, üçlük yüzdelerinde de sezon başına kıyasla çok daha iyi bir durumda.
Şu sıralar EuroLeague’de maç başına 86.2 sayı atan Anadolu Efes, EuroLeague’in en çok sayı atan 5. takımı konumunda. Bu sezon 122.1’lik bir hücum reytingine (100 pozisyon başına çıkarılan sayı) sahip olan Efes, hücum reytingi alanında EuroLeague’in zirvesinde yer alıyor.
Dolayısıyla Anadolu Efes, şu sıralar hücum keskinliği bakımından EuroLeague’in en formda takımlarının başında geliyor. Elbette bu durumun ortaya çıkmasında koç Luca Banchi’nin rolü büyük.