by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
Eurohoops Türkiye’yi YouTube’da takip etmek için tıklayın!
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
13 Haziran 2025 tarihinde Bleacher Report’ta yayınlanan bu yazı, uyarlanarak Türkçe’ye çevrilmiştir.
Geçtiğimiz günlerde bu yaz döneminde iyiye giden takımlara göz atmıştık. Bugün ise sıra, bu yaz geri adım atarak daha kötüye giden takımlarda.
Listede yer alan beş takım, iyiye gidebilmek adına yeterince salary cap boşluğuna sahip değiller. Açıkçası ayrıca pek doğru yönde ilerliyor gibi de gözükmüyorlar.
Buna ek olarak listede yer alan beş takım, net bir plana sahipmiş gibi hareket etmiyor. Hal böyle olunca kendilerini daha da kötü bir duruma sokuyorlar.

Phoenix Suns‘ın Mat Ishbia takımı satın aldığından beri tam bir felaket yaşadığını söylemek yanlış olmaz. Bu yaz dönemi de Suns için pek farklı geçmedi. Suns, yönetimini tamamen yeniledi ve NBA deneyimi çok az olan GM Brian Gregory’yi işe aldı. Ayrıca son üç yılda üçüncü kez koç değiştirdiler.
Bu yönetim ve koç değişikliği sadece bir başlangıçtı. Draft gecesinde, gelecek bir draft hakkı karşılığında Mark Williams’ı takasla aldılar. Ardından, Duke Üniversitesi’nden uzun oyuncu Khaman Maluach’ı draft ettiler. Maluach büyük potansiyele sahip, ancak gelişmesi için birkaç yıla ihtiyacı olabilir.
Phoenix’in en büyük hamlesi ise Kevin Durant’ı Houston Rockets’a takaslaması oldu. Koşullar göz önüne alındığında, karşılığında fena bir paket almadılar: Maluach, Dillon Brooks ve Jalen Green’in yanı sıra beş ikinci tur draft hakkı. Green yetenekli genç bir oyuncu, fakat oyun tarzı Devin Booker ile epey örtüşüyor. Suns’ın umudu ise onu ileride başka bir takasta değerlendirebilmek.
İkinci maaş sınırının baskısı altında olan Suns, serbest oyuncu piyasasında çok aktif olamıyor. Yine de Booker ile maksimum sözleşme uzatması konusunda anlaşarak onu 2030’a kadar kadroda tuttular. Bu iyi bir haber, ancak takımın şampiyonluk yarışına girmesi şu an için çok uzak bir ihtimal.
Bradley Beal ile bir “buyout” (sözleşme feshi) görüşmesi yürütülüyor, bu da oyuncunun serbest bırakılıp maaşının yıllara yayılması anlamına geliyor. Bu, ikinci maaş sınırının altına inmelerini sağlayacak, fakat 2030’a kadar maaş bütçelerinde 20 milyon dolarlık “ölü para” olacak. Beal’i bırakmak, Bucks’ın Damian Lillard’ı bırakıp karşılığında Myles Turner’ı alması gibi bir hamle değil.
Bu hamle, kulüp sahibi Ishbia’yı mali olarak rahatlatabilir, ama takıma daha fazla galibiyet kazandırması pek olası değil ve uzun vadede Suns’a zarar verebilir.

Sacramento Kings de bu yaz ne yaptığı belli olmayan takımlardan biri. Planlarının ne olduğu belli değil. Sezon sona erer ermez, sadece iki yıl önce “Yılın Yöneticisi” seçilen GM Monte McNair ile yollarını ayırdılar.
Son iki senede Kings’in düşüşü hızlı oldu. DeMar DeRozan ve Zach LaVine’in yeniden bir araya gelmesi, istenen etkiyi yaratmadı.
Kings’in yaz dönemindeki en büyük hamlesi Dennis Schröder’a fazla para ödemek oldu. 3 yıl, 45 milyon dolar tamamen garanti bir sözleşme verdiler. Sacramento’nun oyun kurucu ihtiyacını karşılıyor gibi görünse de, işin detaylarına inince sorunlar göze çarpıyor.
Geçtiğimiz sezonu üçlük yüzdesinde 19. sırada bitirdiler. DeRozan, Schröder ve Domantas Sabonis ile nasıl alan yaratacaklar? Kariyerinde %34.2 üçlük isabetiyle oynayan bir oyuncuya yıllık 15 milyon dolar ödemek ideal değil.
Sadece birkaç sene önce Tyrese Haliburton ve De’Aaron Fox’a sahip olan bu takım, adeta karanlık dönemlerine geri döndü.

Bu yaz New Orleans Pelicans kadar kafa karıştıran bir takım yok. Aldıkları kararlar, genel olarak herkes tarafından şaşkınlıkla karşılandı.
Öncelikle, GM David Griffin ile yollar ayrıldı. Yerine “iki telefonlu” Joe Dumars ve GM olarak Troy Weaver getirildi.
Bu ikilinin ilk büyük hamlesi, tecrübeli guard CJ McCollum’u Jordan Poole karşılığında takas etmek oldu. Poole, McCollum’dan daha iyi bir oyuncu olabilir ama takımın genel durumunu değiştirecek düzeyde değil. McCollum’un kontratı bu sezon sona eriyordu ve Pelicans için maaş boşluğu yaratma fırsatıydı. Bu takas Pelicans adına kayıp sayılmaz, ama kazanç da değil.
Draft gecesinde ise işler tamamen karıştı. 7. sıradan Jeremiah Fears gibi gelecek vaat eden bir guard seçtiler ama Poole’un varlığı, genç oyuncunun dakikalarını kısıtlayabilir.
Esas şaşırtan hamle, 13. sıra için yapılan takastı. Pelicans, 23. sıra seçim hakkını ve New Orleans ya da Milwaukee’nin 2026’daki daha iyi draft hakkını korumasız olarak verdi. Karşılığında Derik Queen’i seçtiler. Queen potansiyelli bir oyuncu olsa da, bu hamlenin bedeli çok ağır.
Bu, Pelicans’ın gelecek sezon Batı Konferansı’nda rekabetçi olacağına dair büyük bir kumar. Ancak geçen sezon sadece 21 galibiyet aldılar ve sekizinci sıraya ulaşmaları için 27 galibiyet daha eklemeleri gerekiyor. Bu çok gerçekçi görünmüyor.
Pelicans, Herb Jones ile yaptığı sözleşme uzatmasıyla biraz takdir toplayabilir. Onu 2029-30 sezonuna kadar uygun bir kontratla takımda tuttular. Yine de genel anlamda takım ilerleme kaydetmedi ve draft gecesindeki takas, uzun vadede zarar verebilir.

NBA’de bu kadar yönsüz olan başka bir takım yok: Chicago Bulls.
Bu yaz da önceki yıllardan farklı geçmedi. 2021-22 sezonundan beri doğrudan Playoff yapamadılar; hep Play-In turnuvasının gediklisi oldular.
Matas Buzelis dikkat çekici bir potansiyel, Coby White da iyi durumda. Ancak Josh Giddey’nin sınırlı serbest oyunculuğu hâlâ çözülmedi. Bulls muhtemelen Giddey ile takım lehine bir anlaşma yapacak.
Ancak Lonzo Ball – Isaac Okoro takası Bulls adına mantıklı değil. Takas bire bir yapıldı, ama Bulls bu takastan draft hakkı alamadı. Oysa Okoro’nun sözleşmesinde ek bir yıl daha garanti varken, Ball’un sözleşmesinde takım opsiyonu vardı.
Okoro, Patrick Williams’a oldukça benziyor, sadece üçlük yüzdesi biraz daha iyi. BasketballReference.com’da 36 dakika ortalamaları neredeyse bire bir aynı. Ancak Bulls, Williams’a önümüzdeki üç yıl için 54 milyon dolar ödüyor, ayrıca 18 milyon dolarlık bir oyuncu opsiyonu da var.
Bu kadar yatırım yapılmışken, onun gelişimine odaklanılması gerekirdi. Ama Okoro’nun gelişi, Williams’ın sürelerini azaltacak.
Bulls’un ne tür bir takım olmak istediğine dair net bir fikri yok gibi. Şimdilik yönsüz ve belirsizlik içinde ilerliyorlar.

Kuzeyin takımı Toronto Raptors da zor zamanlardan geçiyor. Takım başkanı Masai Ujiri ile yollar ayrıldı. Yaz dönemi sessiz geçti, fakat geçmişte yapılan hatalar hâlâ takımı etkiliyor.
Raptors’ın en büyük hamlesi, Jakob Poeltl’a üç yıllık 84 milyon dolarlık sözleşme vermek oldu. Poeltl’ın 36 dakika istatistiklerine bakıldığında, bu çok kötü değil: 17.6 sayı, 11.7 ribaund, 1.5 blok.
Ancak genel çerçevede bakıldığında, bu kadro çok pahalı ve buna rağmen hiç ileri gitmiyor. Toronto; Scottie Barnes, Brandon Ingram, Immanuel Quickley, RJ Barrett ve Poeltl’a toplam 156 milyon dolardan fazla ödeme yaparak birinci maaş sınırına (first apron) yaklaşmış durumda.
Ingram’ı takasla alıp, kimsenin çok da istemediği bir ortamda ona 3 yıl 120 milyon dolar verdiler. Quickley için verdikleri sözleşme de bekleneni veremedi oldu, sadece 33 maç oynayabildi.
Bu yaz, Barnes etrafında yeni bir yapılanmaya gitmek için fırsattı. Ancak bu fırsat değerlendirilemedi ve Raptors, en iyi ihtimalle çok pahalı bir Play-In takımı olarak kalacak.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
NBA gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!