BSL’de Sezona Bakış: Darüşşafaka Doğuş

2017-06-09T13:29:52+00:00 2017-06-09T13:29:52+00:00.

Bugra Uzar

09/Haz/17 13:29

Eurohoops.net

Basketbol Süper Ligi’nde sezonun sonu yaklaşıyor. Bu sezon kimler kazandı, kimler kaybetti? Kimler beklentileri karşıladı, kimler altında kaldı? BSL’de Sezona Bakış ligin her takımını mercek altına alıyor.

by Anıl Can Sedef / info@eurohoops.net

Türk basketbolunun yapıtaşlarından, çınarlarından biri son iki sezondur sponsor destekli bir proje takımı olarak yeni bir kimliğe büründü.

Darüşşafaka Doğuş basketbolumuzda çok alışkın olmadığımız bir deney sezonu yaşadı adeta. Sezon başında kurulan kadro, koç ekibi, EuroLeague’de iddialı olmaya hazır bir takım kimliği… Her şey bir anda olmadı muhakkak ama yeni Darüşşafaka gündemimize bir anda girdi.

Doğuş Grubu’nun desteği ve Darüşşafaka’nın basketbol geleneğini birleştirmek için ortaya çıkan proje Cleveland Cavaliers‘ın eski koçu unvanıyla takımın başına geçen David Blatt’in gelişiyle bu sezon bambaşka beklentiler yarattı.

EuroLeague’de son maçta gelen playoff ve Real Madrid‘e döktürülen terler o beklentileri karşıladı. Peki yeşil-beyazlılar ligde nasıldı?

Gelin beraber bakalım.

ARTILAR

Darüşşafaka başını Avrupa’da en çok yakan sorunu, sonuç istikrarını ligde yakalamasını bildi. EuroLeague’de de ortalama karneye sahip olduğu “denk rakipleri” mağlup etmek konusunda ligde de ortalama kaldı.

Bedelini 23 galibiyetle eşit sayıda zafere sahip olduğu Anadolu Efes‘in ikili averajla arkasında kalarak ödedi. Ama 23 zafer almalarını da küçümsemek olmaz.

30 maçlı bir başka lig oynayıp orada ilk sekize kalırken yoğun takvimde karşılarına çıkan daha güçsüz rakiplerle yaptıkları daha önemsiz mücadeleleri de ciddiye alıp ilk üç seviyesine bu kadar yakın kalmaları yeni kurulan bir takım ve yeni bir koç için artı hanesine gider.

Fakat ellerindeki lig için fazlasıyla derin ve kaliteli kadroyla bunu yapamamaları bu artıdan daha büyük bir eksi olurdu.

Saha içindeyse Daçka bütün sezon gösterdiklerinden çok da farklı bir şey yaptığını söylemek zor: Wanamaker‘ın liderliğini, Wilbekin’in tamamlayıcılığını, Clyburn’ün enerjisini, Zizic, Bertans ve Moerman’ın yan katkılarıyla birleştirerek bir oyun formülü geliştirdiler.

Zaten bu planı bir şekilde tam olarak uygulayamasalar 30 maçın 23’ünü kazanmaları da mümkün olmazdı.

Ne yaptığını bilen ve iyi yaptıklarını tekrarlamaya çalışan bir takım olma çabası, Daçka’nın takımın tamamını aktive etmek yerine oyuncuların niteliklerini tek tek ortaya koymalarına yönelik saha içi stratejisini anlamlı kıldı.

Bu çaba ve disiplin olmasa, akıllar EuroLeague’de bedenler yorgunken yeşil-beyazlılar çok daha fazla kayıp verebilirdi. Ligde 10 maçlık bir galibiyet serisi yakalayarak playoff’a gitmeleri, ne yaptıklarını iyi bildiklerinin önemli göstergesi oldu.

EKSİLERİ 

Zizic, Furkan, Oğuz, Semih, Harangody beşlisinden yalnızca biri istatistikleri aşacak anlamda oyunu etkileyen bir performans verebildi.

Bu isimlerden yalnızca ikisi (Harangody ve Zizic) en azından istatistik kağıdına anlamlı bir şeyler yazdırdı.

Yıl boyu takımın iç-dış dengesini tam anlamıyla kuramayan Daçka bir süre sonra yalnızca Wanamaker-Wilbekin-Clyburn üçlüsünün sürüklediği ve onların eline bakan bir takım hüviyetine büründü.

Belki ligin alt yarısı için fazlasıyla kaliteli, istikrarlı ve istekli kalan bu üç ismin etkinliğini azaltmak yarı finalde Fenerbahçe için zor olmadı.

Sezon sonundan bahsetmişken bir eleştiri de bu projeyi mümkün kılan yönetime: Doğuş’un gelecek sezon Fenerbahçe‘nin sponsorluğuna geçecek olmasının sezon ortasından itibaren konuşulan, sezon ortasında bilinen ve gayri resmi olarak ilan edilen bir gerçek olması takımın rekabet konsantrasyonunu etkiledi.

Yıl boyunca ligin en güçlü ekibi Fenerbahçe’ye kök söktürmüş bir ekibin yarı finalde sarı-lacivertlilere, bırakın yenmeyi ya da mücadele etmeyi, rakip dahi olamaması playoff ve lig heyecanı adına önemli bir kayıp oldu.

Saha içindeki bir türlü çözülemeyen sorunlar da eklenince Fenerbahçe yarı finale yorulmadan ulaştı. İşin içine bir türlü giremeyen (ya da bir türlü sokulamayan) James Anderson’ın “yokluğunun” yanına, Zizic’in düşen formuyla beraber uzun rotasyonunun klasikleşen pasifliği Fenerbahçe’nin yüksek formu ve moraliyle birleşince ne seriden ne Daçka’dan beklediğimizi bulamadık.

Son olarak söylenmesi gereken isim ise Okben Ulubay. Darüşşafaka’ya kendi isteğiyle geldi elbette ama yeşil-beyazlıların bu kadar az oynatacakları (hatta neredeyse oynatmadıkları) bir oyuncuyu tercih etmelerini anlamak biraz zor.

Yeşil-beyazlıların elbette parlayan yerli bir yeteneğe şans verme konusunda istekli olması, ona Koç Blatt’le çalışmak için bir fırsat vermeleri takdire şayan ama genç ismin Yeşilgiresun’da kalması belki de daha iyi olacaktı.

Darüşşafaka hem sponsorluğunun geleceğini hem uzun rotasyonunu hem de saha içi planlarını biraz daha iyi organize edebilse ligde ilk üçü bulabilir, finalde olabilirdi.

Küçük detaylarda büyük hedefler kaçtı.

GELECEK SEZONDAN BEKLENTİLER

Kocaman bir belirsizlik. Bütçenin düşeceği kesin ama tam olarak hangi seviyede olacağı, hangi sponsorun takımı devralacağı konusu gibi bilinmiyor.

Daçka’yı gelecek sezon da Avrupa’da ama EuroCup’ta görmemiz kesin gözüküyor. Ama bu seneyi sürükleyen oyunculardan kaçı orada olacak?

NBA’e gidecek Zizic’in yokluğunda uzun rotasyonuyla ilgili ne planlanıyor? Kimler gidecek? Gitmeyenlerden daha çok verim almak için, gidenlerin yerini doldurmak için ne yapılacak?

Ve hepsinden önemlisi Koç Blatt’in koltuğunu kim dolduracak? Takım onun imzası haline gelmiş tarzın ardından nasıl bir basketbol oynayacak?

Bu soruların cevapları büyük soru işaretleri.

Darüşşafaka’yı yine kabuk, kimlik ve seviye değiştireceği bir sezon bekliyor. Umarız gelecek yıl kaydettikleri aşama, atladıkları seviyenin yanında gelecek, kadro, strateji planları konusunda da net şeyler söyleyebilir durumda oluruz.

Hırs, hedef, kalite vurgusu yaptıkları bu sezonun ardından değişen çehreleri şu an en çok devamlılığa ihtiyaç duyuyor olacak.