Kaunas’taki Haykırış: Sarunas Jasikevicius ve Zalgiris

30/Nis/18 12:43 Ağustos 4, 2018

Utkan Sahin

30/Nis/18 12:43

Eurohoops.net

Zalgiris, yıllardır özlemini duyduğumuz bir hikayeyi bize sundu. Peki bunu nasıl başardılar? Eurohoops Fırın, sizler için yazdı.

by Utkan Şahin / info@eurohoops.net

“Bana bir masal anlat baba
İçinde bütün oyunlarım
Kurtlar kuzu olsun
Şekerle bal”

Kabul ediyorum, Zalgiris‘in büyük başarısını anlatan bir yazı yazarken masal temasını kullanmak çok orijinal bir fikir değil ama onların bütün sezon boyunca yaptıklarını düşününce, zihnimde sözleri Yavuz Turgul ve Cengiz Onural’a ait, Yeni Türkü’nün o unutulmaz şarkısı “Bana Bir Masal Anlat Baba” çaldı.

Sanki, onların bütün sezon boyunca ortaya koyduğu başarıyla bize hissettirdikleriyle bu şarkıyı dinlerken hissettiklerimiz arasında organik bir bağ var gibi geldi. Bu yüzden de bütün o başarıyı bu şarkının sözleriyle anlatmak istedim.

Kurtlara Karşı Başkaldırış! 

Zalgiris, Avrupa basketbolunun hikayesinde her zaman vardı. 1980’lerde Sabonis ile Sovyetler’i domine ederken de, 2013’te borç içerisinde kıvrandıkları zaman da vardılar. Ya da 1999’da Litvanya basketbolunun en güzel hikayelerinden birini yazarak EuroLeague şampiyonu oldukları zaman da…

Hep gözümüzün önündeydiler ama en az onları konuştuk çünkü bu Litvanya ekibi, kurtların karşısındaki kuzu gibiydi. Bir zamanlar onları koruyan çobanları vardı ama sporun doğasına paranın girdiği günden itibaren o çobanlarını da hep kaptırmak zorunda kaldılar.

Basketbolu belki tüm Avrupa’da en çok seven ülkenin takımı olsalar da dünyada büyüyen spor ekonomisiyle mücadele edemediler. Sonuçta 2 milyonluk bir ülkenin 321 bin kişilik şehirden çıkan bir basketbol takımıydılar. Kültürleri ve yetiştirdikleri oyuncular, hep belirli bir noktaya gelmelerine yetti  ama geldikleri o nokta onları hiçbir zaman playoff’a bile taşıyamadı.

2013’te ise ekonomik olarak dibe vurdular. Yıllarca Avrupa’nın en iyi liginde mücadele etmeye çalışırken yaptıkları büyük harcamaların karşılığı onlar için büyük oldu. Kulüp o sezon 11 milyon euro zarara batarken oyunculara eski yıllardan ödenmesi gereken 3 milyon euroluk borcu bulunuyordu.

Bu dibe batış ise yukarıya tırmanışın başlangıcı oldu. Bu şekilde Avrupa’yla mücadele edemeyeceklerini anladılar ve farklı bir yola yöneldiler. Avrupa’da pek sık görmediğimiz bir yola.

Avrupa’da basketbol takımları giderlerini büyük ölçüde sponsorluk ve bireysel bağışlarla çözerken Zalgiris kendi özkaynaklarıyla var olabileceği bir ortam yaratmaya çalıştı. Salonları başka organizasyonlara açtılar. Playoff döneminde bile salonda maç olmayan günlerde Buz Hokeyi şampiyonası düzenlendi. Bunun dışında sezon boyunca birçok etkinliğin salonlarında yapılmasını sağladılar.

Tabii sadece bu da değil, taraftarlarının salonu evleri gibi görmeleri için birçok çalışma yaptılar ama bu çalışmaları Türkiye’de yöneticilerin söylediği gibi altı boş planlarla yapmadılar. İnsanların maçlara gelmesi için eğlenceli ortam yaratmaya çalıştılar. “Deneyim biletleri” sattılar ve taraftarlarının Zalgirio Arena’yı evleri gibi görmesini sağladılar.

Sonuç ne mi oldu? 2013’ten beri her sene salona daha fazla seyirci çektiler ve %83.4 doluluk oranı sağlayarak EuroLeague’de salona en fazla taraftar çeken takım oldular.

İşte yıl yıl seyirci ortalaması;

2013-2014: 9.869 ortalama / toplamda 118.433
2014-2015: 10.115 ortalama / toplamda 121.835
2015-2016: 10.999 ortalama / toplamda 131.998
2016-2017: 11.525 ortalama / toplamda 172.886
2017-2018: 13.559 ortalama / toplamda 230.518

Yaptıkları bütün ekonomik çalışmalar sonrası geçen sezon sonunda 2013’te 11 milyon euro olan borçlarını 1.1 milyon euro indirdiler (Bu sezonun raporu henüz açıklanmadı).

Lütfen beni yanlış anlamayın, Zalgiris bu ekonomik planlama sonrasında Avrupa’nın en güçlü basketbol ekonomilerinden birine sahip olmadı. Bu sezon oyuncu ve koç bütçesi en düşük olan 2. takım onlar. Fakat bunu yaparak hem organizasyon sistemini hem de ekonomi sistemlerini bilinçli bir mantığa oturttular. Türkiye’de gibi olmayan paraları harcayıp, “Sonra bir şekilde çözeriz” demediler. Sonuç olarak da saha içerisinde doğru adımları atma şansı elde edecek bir yapı oluştu.

Kış Güneşi: Zalgiris Kaunas 

“Baba bir masal anlat bana
İçinde denizle balıklar
Yağmurla kar olsun
Güneşle ay”

Kışı bilirsiniz, bir yanda harika ve eşsiz özellikleri vardır diğer yanda ise kasveti ve ağırlığı…

EuroLeague normal sezonu da aynı böyleydi. Bir yandan 30 hafta boyunca 240 maçta harika şeyler gördük. Beklenmedik sonuçlar ya da beklenmedik performanslarla karşı karşıya kaldık. Diğer yandan ise uzunluğu içerisinde bazen yorulduk. Bayram gününü bekleyen çocuklar gibi bir an önce playoff ve Final Four gelsin istedik.

Zalgiris ise daha başka. Onlar bizim bu sezon kış güneşimiz oldu.  Ortaya koydukları basketbol ve mücadeleyle o “büyük kış” boyunca içimizi ısıttılar.

Peki bunu nasıl yaptılar? Her şey ekonomik yapıyla ilgili miydi? Yoksa ortada birbirini kovalayan çember durumu mu vardı?

Ekonomik yapıyı doğru kurgulamanız size başarı garantisi vermez. Aynı zamanda sahanın içerisinde bir vizyonunuz olmalıdır. İşte Zalgiris o vizyonu bize Sarunas Jasikevicius ile verdi.

2015-2016’da sezonun ortasında Saras takımın başına geçtiği günden beri, herkes bugünün bir şekilde geleceğini biliyordu. Çünkü görüyorduk, hissediyorduk. O tarihin en zorlu Top-16 grubunda bile belirli bir oyun planları vardı. Belki maçları kaybettiler, belki iddialı olamadılar ama hep belirli bir plana bağlı kaldılar.

Bir sonraki sezon ise bunu da geliştirdiler. Bir yıl önce ellerinde yeterli yetenek kapasitesi yoktu. Onlar bunu ellerindeki yetenekleri geliştirerek ve Avrupa’da gözden kaçan yetenekleri bularak çözdüler ve özellikle sezonun ikinci yarısında çok iyi basketbol oynayarak  (8 galibiyet, 7 yenilgi) sezonu 14 galibiyetle 10. sırada bitirdiler. Hala gelişmeleri gerekiyordu ve onların zamanı bir sonraki sezon geldi.

Yaz onlar için çok iyi başlamadı. Bir yıl önce takımın en önemli oyuncusu olan Leo Westermann’ı CSKA‘ya kaybettiler. Daha sonrasında Royce O’Neale’ı kadrolarına katmalarına rağmen Amerikalı oyuncu, bir anda Utah’tan kontrat bularak NBA yolcusu oldu. Bugün kadrolarında olsa Final Four’daki iddialarını kesinlikle daha da artıracak bir oyuncuydu –

Onlar ise yine aynısını yaptı; ellerindeki yetenekleri geliştirmeye ve Avrupa’da gözden kaçan yetenekleri bulmaya devam etti. Daha önce EuroLeague’de oynamayan Brandon Davies, Aaron White ikilisinin yanında bir türlü beklenen patlamayı yapamayan Vasilije Micic ve Axel Toupane gibi isimleri kadrolarına kattılar.