by Alonzo Warond / Çeviri: Anıl Can Sedef
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 11 Mayıs 2018 tarihinde FadeawayWorld’de yayınlanmış
Hayaller spor dünyasının büyük bir parçasıdır, taraftarları takımlarının rekabetin içinde kalması, tarihe geçecek işler yapması için ne gerektiği konusunda ya da gerçekleşen veya gerçekleşmeyen bir şey konusunda tam tersi yaşansa ne olacağı sorusunu düşünür dururlar.
NBA’in basketbol tarihi boyunca bazı küçük ama kilit anlar ligin kaderini ve doğru anlarda hangi parçaların tarihin doğru yerinde durduğunu belirledi. Pek çok taraftar hala o anlarda tersi durumlar yaşansa ne olacağını merak ediyor.
Elbette hayallerimizde ve rüya senaryolarımızda yaşayamıyoruz ama o kritik anlardan bazıları başka bir noktada bitse NBA’de manzaranın bugün nasıl olacağını düşünmeye çalışacağız.
İşte NBA’de yakın tarihin en büyük 10 kırılma anı:
10. Robert Horry’nin 2002 Batı Finali’nde Soktuğu Son Saniye Şutu
Playoff’a 1 numaradan giren Lakers, Kings‘i ilk turda geçtikten iki yıl sonra iki takım bir kez daha karşı karşıya geldi: NBA tarihinin gördüğü en eğlenceli ve çekişmeli serilerden biriydi. Kings nihayet Lakers dominasyonuna son verebilecek bir seviyeye gelmiş gibiydi. Ama bir kez daha Kobe, Shaq ve Horry; Webber, Bibby, Divac ve Stojakovic’i mağlup etti.
Peki dördüncü maçta Lakers’a galibiyeti getiren o son saniye üçlüğü ya girmeseydi?
Sacramento 3-1 öne geçecek ve neredeyse kesin olarak NBA Finali’ne yürüyecekti. Shaq-Kobe döneminin son şampiyonluğu hiçbir zaman gelmeyecek, belki de ikili çok daha önce ayrılacaktı.

9. Cavs‘in Giannis Antetokounmpo’yu Draft Etmemesi
Cleveland Cavaliers, 2013 NBA Draft’ında başarısız bir başka sezonun ardından yine ilk sıradaydı. Tarihin gördüğü en dar ve en zayıf draft sınıflarından birinde Anthony Bennett’ı birinci sıradan seçtiler. Oyuncu NBA’de dolaştı dolaştı ama kendisini Avrupa’da dahil hiçbir üst seviye arenada kanıtlayamadı.
Milwaukee Bucks ise 15. sırada Yunanistan’dan çıkma bilinmez, cılız bir çocuk seçti. Pek çoklarına göre çılgın bir karar, büyük bir riskti. Söylemeye gerek yok, Giannis Antetokounmpo adlı Yunan canavar bir başka takıma, örneğin Cavs’e gitse belki de NBA’de LeBron James, Kyrie Irving ve onun oluşturduğu yeni bir büyük üçlüyle yeni bir hanedan kurulacaktı.
Diğer taraftan bu durumda Andrew Wiggins’i getirecek draft hakkını elde etmeleri ve Kevin Love’ı getirmeleri de mümkün olmazdı.

8. Warriors‘ın Thunder‘ı Mağlup Etmesi
Birkaç yıl önce Oklahoma City Thunder herkesin imkansız olduğunu düşündüğü şeye çok yakındı: Golden State Warriors‘ı Batı Finali’nde yenmeleri seride 3-1 öne geçmelerinin ardından kesin gözüküyordu. Kevin Durant ve Russell Westbrook’lu ekip, Warriors’ın kaderini ellerinde tutuyordu.
Ama Kerr’ün takımı küllerinden doğdu, seriyi yedi maçta kazandı. Gel gör ki Thunder son anda “patlamasa” Cleveland Cavaliers‘a finalde rakip olmayacak, belki de Durant zaten mağlup ettiği bir takıma gelecek yaz katılmayı aklından bile geçirmeyecekti.
Bu durumda Westbrook’un canavar “triple-double sezonuna” da tanıklık etmeyecektik.
7. Minnesota Timberwolves‘un Stephen Curry’yi Draft Etmemesi
2009 yılında Minnesota’nın NBA draft’ında üst üste iki ilk tur seçimi vardı. 5 ve 6. sıra Batı ekibine aitti ve Kevin Love’ın yanına ekleyebilecekleri oyun kurucular istiyorlardı. Ve iki oyun kurucu seçtiler: Ricky Rubio ve Johnny Flynn.
Mesele şu ki o iki haktan biriyle Stephen Curry’yi seçseler şu an basketbol tarihi farklı olacaktı. Rubio’yla yan yana iyi bir savunmacı ve oyun kurucunun yanında topsuz oyuna odaklı, skorer ve şutör bir oyuncu olacaktı ve daha önemlisi Warriors‘ı bütün NBA’in önüne geçiren korkunç şut ikilisi asla bir araya gelemeyecekti.

6. OKC’nin Büyük Üçlüsü’nün Dağılması
Oklahoma City Thunder kurulduğu ilk günlerde muhteşem bir oyuncu izleme becerisine sahip olduğunu Kevin Durant, Serge Ibaka, James Harden ve Russell Westbrook’u draft üzerinden kadrosuna katarak gösterdi. Müthiş genç ve dinamik bir kadro kuruldu, o kadro NBA Finali görüp LeBron James’li Miami Heat‘e yenildi.
James Harden finalde büyük bir hayal kırıklığıydı, GM Sam Presti’nin o yaz büyük bir karar vermesi gerekiyordu. Onun yerine Serge Ibaka’yı tercih ederek Harden’ı Houston Rockets‘a yolladı.
Ama sonradan görüldü ki bu bir hataydı: Sanırız en büyük göstergesi de James Harden’ın o dörtlüden MVP kazanan üçüncü oyuncu olmasıyla kesinleşecek.
5. Charlotte’ın Kobe Bryant’ı Takaslaması
Yaşı daha genç ve ve 90’ların NBA’ini izlememiş takipçiler hatırlayamayabilirler ama Kobe Bryant aslında 1996 draft’ında Charlotte Hornets tarafından seçilmişti. Hemen sonrasında da Jerry West tarafından Los Angeles Lakers‘a kazandırıldı. Hem de veteran uzun Vlade Divac’la yolları ayırmak pahasına.
Kobe ilk beşteki yerini sağlamlaştırdıktan sonra yavaş yavaş açıldı ve sonra hiç frene basmadı. Basketbol tarihinin gördüğü en dominant, en becerikli ve en hırslı oyunculardan birine dönüştü.
Belki Charlotte’ta kalsa daha çok ve çabuk şans bulup daha hızlı gelişirdi ve tabii ki NBA tarihi de geri dönülmez biçimde değişirdi.
4. Pistons‘ın Carmelo Anthony’yi Draft Etmemesi
2003 yılında Detroit Pistons kendi draft tarihinin en büyük hatasını yaptı ve Darko Milicic’i ikinci sıradan seçti. Onun yerine seçebilecekleri üç isim Dwyane Wade, Chris Bosh ve Carmelo Anthony’ydi.
Hemen arkasından Denver Nuggets‘a giden Anthony, Milicic’in aksine hayal kırıklığı değil lig tarihinin gördüğü en yetenekli skorerlerden biri oldu.
Pistons’ın son şampiyonluk kadrosunda Milicic’in hiçbir etkisi olmazken Carmelo da kariyeri boyunca NBA Finali’ne gidemedi.
Detroit, Anthony’yi seçse onlar çok üretken ve istikrarlı bir skorer kazanacak, Melo da erkenden şampiyonluk havasını soluyup belki de bugün farklı bir oyuncu olacaktı.

3. David Stern’ün Chris Paul Takasını Vetolaması
Chris Paul vaktinde New Orleans’tan kurtulmaya ve en azından NBA Finali’ne yürümeye kararlıydı. Ama o günlerde takımın kontrolünün lig yönetiminin elinde olması sebebiyle David Stern, Los Angeles Lakers‘ın onu takas etme girişimini veto etti. Bahanesi ligin rekabet dengesini korumaktı.
Belki geçerli bir bahaneydi ama diğer yandan da “dışarıdan bir elin” ligin gidişatını değiştirmesini ve böylece oluşacak süper-takımı görememiş olmayı kimse unutmadı.
Paul sonuç olarak Clippers‘a giderek Los Angeles hayalini gerçekleştirdi. Lakers sakatlıklardan bitmiş durumdaki Steve Nash’e kaldı. Paul, LA’e gitse son yıllarında Kobe’yle yan yana oynayacak, belki de lig tarihinin gördüğü en dominant, en sert ve en becerikli guard ikilisi ortaya çıkacaktı.
Tabii ki Dwight Howard’ı kadroya katma düşüncesi de muhtemelen hiç gündeme gelmeyecekti. Nash de olması gerektiği gibi kariyerini Phoenix’te bitirecekti. Böyle şeyleri gerçekten bilmek imkansız ama sanırız CP3 şu an çoktan bir yüzük takmış olurdu.
Ve tabii ki bugün kesinlikle Rockets‘ta olmazdı.