Anadolu Efes Takım Analizi: O Sene, Bu Sene mi?

24/Eyl/20 10:58 Eylül 24, 2020

admin69

24/Eyl/20 10:58

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, EuroLeague takımlarını sezon başlamadan analiz ettiği yazı dizisine Anadolu Efes’le devam ediyor.

By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net

Çok bekledik. Mart ayından beri Türkiye’de ve EuroLeague’de basketbol oynanmadı. Basketboldan daha uzun süre uzak kaldığımız bir dönem olmuş muydu?

Maçlarına devam eden yerel ligler oldu ancak kıtanın en büyük uluslararası spor müsabakaları iptal edildiği zaman kendinizi iyi hissetmeniz ve spora doymanız pek mümkün olmuyor. Hele ki, EuroLeague gibi bir tutkudan uzak kalınca…

Ancak hasret sona erdi! Turkish Airlines EuroLeague, ekim ayı itibarıyla hayatlarımıza yeniden giriş yapıyor.

Bu heyecan ve coşkuyla Eurohoops Fırın olarak bir sezon öncesi klasiğimiz olan takım analizlerini yayınlamaya başladık.

Bundan önceki duraklarımız Olimpia Milano, Zenit, Valencia, Olympiacos, LDLC ASVEL, Alba Berlin, Khimki Moskova ve Maccabi Tel Aviv, Zalgiris Kaunas’tı. Şimdiyse son Türkiye şampiyonu ve son EuroLeague finalisti, temsilcimiz Anadolu Efes‘e gidiyoruz!

Olimpia Milano Takım Analizi: Süper Güçlere Yaraşır Yapılanma

Zenit St. Petersburg Takım Analizi: İkinci Şanslar Nasıl Değerlendirilmeli?

Valencia Takım Analizi: Yeni Hedefleri Yeni Transferler mi Şekillendirecek?

Olympiacos Takım Analizi: Büyük Dörtlünün 2. Serüveni

LDLC ASVEL Takım Analizi: EuroLeague’e Parker Kardeşler Damgası

Alba Berlin Takım Analizi: Efsanenin Son Demleri

Khimki Moskova Takım Analizi: Yeni Sezonda Yeni Simalar ve Alexey

Maccabi Tel Aviv Takım Analizi: Müdafaada Süreklilik Başarıya Götürür

Zalgiris Kaunas Takım Analizi: Saras Gitti, Bunca Yılın Alışkanlığı Gitti mi?

Hem Son Finalist Hem de Son Lider

 

Anadolu Efes‘in 2019-20 sezonundaki performansını anlatmak adına kullanacağımız kelimeleri özenle seçmeliyiz. Çünkü o kelimeleri kullanırken yapacağımız herhangi bir hata, bir insanı efsanevi bir performansa büyük saygısızlık yapmış olma durumuna getirebilir.

Hatta direkt 2018-19’dan başlayacak olursak tüm Avrupa yükselişte olan bir takımın dalga dalga geldiğinin farkındaydı.

Shane Larkin’in sezon sonunda form tutması ise çarkın dönmesine engel olan son çubuğu da parçaladı attı. Barcelona o dönem belki de şu an ya da geçen sezon olduğu kadar baskın bir ekip değildi ancak Efes‘i playoff dışında bırakabilecek bir görüntüdeydiler.

Serinin 5. maça uzaması da zaten bu rekabetin o seride ne kadar yoğun olduğunu gösteriyor. Son maç Sinan Erdem’e taşınırken kimsenin Efes‘in Final Four göreceğinden bir şüphesi yoktu ancak Larkin’in sezonun tam olması gereken yerinde öyle forma girmesinin de önemli bir itici güç olduğunu kabullenmek lazım.

Neticede 2019 yılı, Lacivert-Beyazlılar’ın uzun yıllar sonra Final Four gördüğü bir sene oldu.

Yarı finalde rakipleriyse bir diğer temsilcimiz olan Fenerbahçe Beko’ydu. Efes’in bir sonraki sezonunu saymazsak EuroLeague’de yeni formatın ve hatta belki de modern tarihin en dominant sezonunu geçiriyordular.

Fakat Efes’in rakibine karşı çok büyük birkaç avantajı vardı: Takım halinde çok formdaydılar, Vasilije Micic – Shane Larkin ikilisi makine gibi işliyor ve Jan Vesely‘nin sakatlık döneminin ardından kısalar karşısında savunmada çok zorlanan Fenerbahçe savunmasını yıpratabilecek düzeye gelmişlerdi. Larkin, sadece modern tarihin değil, gelmiş geçmiş en iyi Final Four performanslarından birini sergileyince fark da beraberinde geldi.

Bu avantajlar Efes’i tarihinde ilk kez finale sürükledi. Oradaki rakipte sakatlıklar gibi talihsizlikler yaşanmıyordu ve bu alanda çok daha deneyimli, çok daha köklü bir ekiple karşılaştılar. Larkin yine muazzamdı ancak bu yetmedi ve CSKA Moskova, Anadolu Efes’in yerine 2019 EuroLeague şampiyonluğuna uzandı.

Yarım kalan hikaye ertesi sezon tamamlanabilecek miydi? Efes, kumandanı Ergin Ataman yönetiminde tekrardan gözünü aynı hedefe dikti. Bu sefer onlar adına direkt olarak şampiyonluk parolasıyla çıkılan bir sezondan bahsedebiliyorduk. Fakat bu kadarını da gerçekten hiç beklemiyorduk.

Olayın absürdlüğünü anlatabilmek için biraz üstüne basa basa gidelim: Savunmasının belkemiği, en büyük yıldızlarından Bryant Dunston‘ın neredeyse tamamını oynamadığı sezonda 28 maçta 24 kez kazandı Efes. Bir dönem 11-12 maçlık deplasman serisi yakaladı.

Dunston sakatlanınca bir “eyvah” moduna girildi ancak Ataman gerçekten inanılmaz, tam anlamıyla inanılmaz bir iş yaparak pes etmek yerine elindeki tüm alternatifleri zorladı ve günü gelince onlardan da istediği verimi almaya başladı.

Medya gününde Sertaç Şanlı‘yla konuşurken ona kendisini nasıl bu denli öne çıkarmayı başardığını sorduğumda aslında kendisini öne çıkarmadığını ve takımda zaten göz önünde olan çok fazla insan olduğunu söyleyerek krediyi koçu Ergin Hoca’ya verdi.

Bana kalırsa hikayenin en özel bölümü bu. Bryant Dunston ve Adrien Moerman’ın sakatlıkları sonrası Tibor Pleiss – Chris Singleton – Sertaç Şanlı üçlüsünün verdiği performanslar hiç unutulacak türden değil. Bundan birkaç yıl sonra bile bu Efes takımı anılırken söz edilebilecek, hafife alınmaması gereken şeyler bunlar. Öte yandan merkezinde Vasilije Micic – Shane Larkin gibi belki de tarihin en dominant guard ikilisinin olduğu bir ekipte Krunoslav Simon‘u acil durum alarmı olarak kullanıp her kullanışında verim alması da gerçekten muhteşem olaydı.

Ergin Ataman’ın kişisel kariyerinde bir takımına en fazla etki edip, koçluk hünerlerini en fazla öne çıkardığı sezon 2019-20 sezonu kesinlikle olabilir.

Bir daha böyle bir normal sezon performansı izleyebilecek miyiz? Açıkçası bu konuda takımların her geçen takvimde daha da güçlendiği EuroLeague ortamında net bir görüş belirtmek de istemiyorum. Yeniden Efes’e dönecek olursak, Final Four formatının tüm keyfi o tek maç usulünün adaletsizliğinden gelir. Lacivert-Beyazlılar o dominant sezonun hakkını belki yine alamayabilirdi, belki söke söke alırdı.

Fakat kupalardan şampiyonluklardan daha önemlisi, artık tam anlamıyla herkesin korkulu rüyası olmuştular. Efes’le karşılaşacak olmak kimse için öyle hafta boyunca rahat rahat hazırlanılabilecek bir iş değildi. Çünkü Efes bunun tam aksine ciddi bir takımdı.

Kazanılan ve pek çokları tarafından önemsiz görülecek bazı BSL maçlarından sonra dahi ciddiyetsizlikten yakınan bir koçları vardı. Bu disipline ayak uydurması istenen bir ortamın başarıya ulaşamaması da mucize olurdu zaten. Ya da felaket.

Felaket oldu.

COVID-19 salgını sebebiyle Anadolu Efes’in müthiş yürüyüşü de sekteye uğradı. Önce ara verilen lig sonradan iptal edildi ve verilen tüm emekler boşa gitmiş oldu. Ancak Shane Larkin’in kırdığı rekor, takımca kırdıkları deplasman rekoru ve Vasa Micic’in mükemmel performanslarının hepsi resmi kayıtlara geçmiş oldu. Sinan Erdem’deki atmosferi olsun, parkedeki 5 oyuncusuyla olsun alev alev yanan bir takımdılar.

Sezonun iptali konusu çok polemik yaratacak bir konu ve artık madem iş işten geçti, bunların üzerinde durmanın da çok manası olduğuna inanmıyorum.

Spiker İlker Yasin’in yıllar önce bir futbol maçındaki “Hem penaltı hem gol” ifadesini hatırlayanlar olacaktır. Görüyorum ve artırıyorum: Hem son finalist hem son lider Anadolu Efes’in 2020-2021 sezonuna bir göz atmak üzere sizlerleyiz.

Transfer Karnesi (A+ / D-)

Anadolu Efes, bu yıl tıpkı Genel Menajer Alper Yılmaz’ın pandemi döneminin başlarında ifade ettiği gibi ellerindeki bütünü büyük ölçüde koruyup yabancı rotasyonundan Alec Peters’ın eksilmesiyle 9 kişilik bir yabancı ekibine ek olarak 6 yerli oyuncuyla yoluna devam ediyor.

Efes‘in takdir edilmesi gereken yönü elbette bu kadrosunu korumayı başarmış olması. Vasilije Micic’in NBA’e gideceği dedikoduları çok sık biçimde basında yer bulmaya başlarken Shane Larkin’in de takımda tutulmasının kolay olmayacağı belliydi. Bu ikiliyi korumak zaten sezonu korumak demek. Takımı korumak demek.

Geçen sezon çok da takviyeye ihtiyaç duyan bir görüntü çizmeyerek söküklerini kendi kumaşından yamayan Anadolu Efes, doğru bir politikayla yeni sezona başlıyor. Doğru bir politika çünkü olması gereken buydu. Bir yapıyı ayakta tutmak zordur ancak meyvelerini verdiği zaman tam, eksiksiz, sulu sulu verir. Bozup tekrar yaptığınız zaman ters tepme ihtimali daha yüksek olur ve başarılı olmak adına zaman hep aleyhinize işler.

Hele ki bu salgın sürecinde bir takım bozup tekrardan kurmaya çalışmak gerçekten ne kadar büyük bir külfet olurdu iyi giden organizasyonlar adına. İyi giden organizasyonlar demişken, iyi giden organizasyonlar istikrarla beraber iyi giden organizasyonlara evrilirler. Birbirlerine öylesine alışmış bir oyuncu – koç kadrosunda en ufak delik açarsanız o delik yıkıma sebebiyet verir.

Zeljko Obradovic dönemi Fenerbahçe‘sinin elde ettiği başarılar bir tesadüfün ürünü değildi. En az 5 yıl boyunca birbirleriyle beraber oynamış oyuncuların var ettiği bir takımdılar. Şimdiki Beşiktaş, elindeki oyuncuları koruyup istikrar yakalayabilirse başarısı tesadüf olmayacak.

Ergin Ataman da gelirken EuroLeague sonuncusu olarak devraldığı takımı zirveye çıkarmayı hedeflerken bu düzeni oturtmaya çalışıyor ve bunu gerçekten etkili yaptığından bahsedebiliriz.

Erten Gazi (C+): Fordham Üniversitesi’nde geçirdiği dönemin ardından yeniden kulübü Anadolu Efes‘e döndü. Kendisini hem savunmada hem hücumda katkı sağlayabilecek bir oyuncu olarak tanımlıyor ve Efes’in bu sezon yaptığı tek transfer o.

Kadro Dizilimi

Oyun Kurucu: Vasilije Micic – Buğrahan Tuncer – Doğuş Balbay
Şutör Guard: 
Shane Larkin – Rodrigue Beaubois – Erten Gazi
Kısa Forvet:
 Krunoslav Simon – James Anderson – Tolga Geçim
Uzun Forvet: 
Chris Singleton – Adrien Moerman – Yiğitcan Saybir
Pivot: 
Bryant Dunston – Tibor Pleiss – Sertaç Şanlı

Hazırlık Maçlarındaki Performansları

Anadolu Efes – Bahçeşehir Koleji: 81-65
Anadolu Efes Galatasaray Doğa Sigorta: 88-64
Anadolu Efes – Bahçeşehir Koleji: 81-77
Anadolu Efes – Dnipro: 99-61
Anadolu Efes Galatasaray Doğa Sigorta: 87-82
Anadolu Efes – TOFAŞ: 95-56
Anadolu Efes – TOFAŞ: 84-78
Anadolu Efes – Darüşşafaka Tekfen: 84-87
Anadolu Efes – Galatasaray Doğa Sigorta: 97-63

 

Anadolu Efes de hazırlık sezonunda yeteri kadar maç oynayıp neler yapabileceğini test etme fırsatına nail olan takımlar arasında yer alıyor. Pek çokları bu şansa sahip olamazken Efes’in bunu yapabilmesi özellikle 6 aydır tek maç bir dahi oynanmamış bir ligde büyük avantaj. Her zamankinden daha büyük avantaj. Oynadıkları 9 maçın 7’sini 3 takıma karşı oynadılar.

Bunlar Galatasaray, TOFAŞ ve Bahçeşehir gibi bu sezon iddialı olması beklenen takımlardı. Kızılyıldız’la da bir maç yapıp EuroLeague ekiplerine karşı kendilerini test etme planları vardı ancak maç pozitif test veren oyuncular sebebiyle iptal olunca bu planlar rafa kalktı.

Test için sezonun resmen başlamasını bekleyeceğiz artık.

EuroLeague sezonunun ilk 5 haftasında çektikleri fikstüre kıyak diyebiliriz. Tabii burada karşılaşacakları takımlara kabalık etmek amacında değilim ancak 2. haftadaki Fenerbahçe Beko derbisi haricinde görece rahat bir 5 haftalık takvime sahip olduklarını ifade etmek mümkündür. Sırasıyla Zenit, Fenerbahçe, Alba Berlin, Zalgiris Kaunas ve LDLC ASVEL’le oynayacaklar. Devlere karşı sağlam duran bir takım olgusuna zemin oluşturacak iyi bir başlangıç için uygun ortam hazır.

Hazırlık sürecine tekrar dönecek olursak Galatasaray, TOFAŞ gibi henüz tam anlamıyla hazır olmayan ve transfere ihtiyaç duyduğu net biçimde gözler önünde olan takımlara karşı farklı galibiyetler almış olmaları aldatıcı olabilir. Çünkü gerçekten çok zorlandıkları maçlar olmadı bunlar. Ligde de ilk haftayı yine Galatasaray’la açıyorlar.

Dişlerine göre bir rakibi EuroLeague’in 2. haftasında oynanacak olan derbi maçında karşılarında buldukları zaman daha net değerlendirmeler yapabiliriz tabii ki de.

Bu Takım Ne Oynar: Cevabı Bilmiyor muyuz?

Anadolu Efes‘in basketboluyla ilgili yeni yeni bir şeyler üretmek adına ya Ergin Ataman olmanız lazım ya da Ergin Ataman’ın ekibinden birisi.

Çünkü yeni bir transfer yapılmadığı için onlar adına çok da bir yenilik beklentisine giremiyoruz hâliyle. Elbette koçun kendinden katacağı, ekibin kendilerinden katacağı bazı yenilikler görebiliriz ancak bunlar transferler üzerinden değil, var olan oyuncular üzerinden şekillenen işler olacağı için tahmin yürütmenin bir alemi yok.

Onun yerine kısalar – kanatlar – uzunlar arasındaki muhteşem bağlantıları tekrar göz önüne getirsek ya? EuroLeague’de her sezon tüm pozisyonlardaki oyuncularının bu kadar iyi senkronize olduğunu görebileceğimiz en fazla birkaç takım olur. Onların da bu denli ligi abluka altına aldıklarını sık sık görmeyiz.

Efes geçtiğimiz sezon tempolu basketbolu en iyi icra eden ekip konumundaydı. Bu sezon oyun olarak bu stratejiye dönme hazırlığında başka takımlar da olması sebebiyle işler o kadar da kolay ilerlemeyebilir.

Üstelik sürekli yükselen kadro kaliteleri, Barcelona gibi bir tehdidin artık Sarunas Jasikevicius gibi bir tehditle birleşerek x2 tehdit halini alması sebebiyle bu sezon çok daha fazla dikkat gerektiriyor.

Avrupa’nın en iyi basketbol oynayan takımı olarak giriş yapacakları sezonda üzerlerinde büyük bir sorumluluk olacak. Efesli oyuncuların belli bir bölümü kendilerine sorduğumuz zaman bir baskı oluşmayacağını söyledi ancak beklentiler, onların sezona ilişkin hedefleriyle eşit düzeyde olacağı için pek de kolay bir süreç geçirmeyecekleri kesin. Buna mental anlamda da hazır olmaları gerekiyor.

Shane Larkin – Vasilije Micic merkezli hücum kurgusu Anadolu Efes‘i tarihin en iyi hücum takımlarından birisi haline getirdi. Tibor Pleiss, Sertaç Şanlı, Chris Singleton ve Adrien Moerman gibi rakipler adına müthiş büyük tehditler oluşturacak kozlara sahip uzunların yanı sıra Kruno Simon, Rodrigue Beaubois ve zaman zaman James Anderson’ın da rotasyon adına çok kritik işler yaptıkları bir ortam oluştu. Simon’u burada herkesten ayrı tutacağız ancak önce Larkin – Micic özelinde konuşalım.

Aris ve Yunanistan basketbolunun 80’li yıllardaki unutulmaz ikilisi Nikos Galis – Panos Giannakis’in tarihte bıraktığı büyük etkiyi Final Four’lara gelip gelip şampiyonluğa ulaşamadıkları için bilen insan sayısı Yunanistan dışında çok ama çok azdır. Galis’in tarihin en büyük skorerlerinden biri olarak ülkesine basketbolu sevdirmesiyle kayıtlara geçişinin yanında Giannakis’le birbirlerine nasıl uyum sağladıklarını izleyip görmek lazım.

Larkin’le Micic’i bu ikiliye benzetmek gibi bir gündemim yok ancak 30 küsür yıl sonra ikili olarak bu kadar baskın olan oyuncuları görünce de “talihleri benzemese bari” diyor insan bir basketbolsever gözüyle bakınca. Gerçi onlar başrolleri oldukları milli takımla Avrupa şampiyonluğu yaşadılar ancak Aris’i öylesine ucuna getirip getirip EuroLeague şampiyonluğundan mahrum kalmaları çok sıkıntı verici.

Tabii oyuncuların takımlarında kalma süreleri de çağlar geçtikçe azaldığından ötürü onları Galis ve Giannakis gibi 10 yıl kadar beraber oynarken izlememiz zor görünüyor ve bu sezon onlar adına gerçek anlamda son bir şans, son bir şarkı söyleme fırsatı olabilir.

Bu fırsatı nasıl değerlendirecekleri de rakiplerinin sezon içerisindeki gelişimlerine yani ligin dinamiklerine ve kendi takım dinamiklerindeki bazı çarkların dönmesinden geçiyor. Bu çarklardan birisi Krunoslav Simon.

Anadolu Efes basketbol kulübünü yöneten kişileri sayalım: Kulüp Başkanı Tuncay Özilhan; Basketbol A Takım Genel Menajeri Alper Yılmaz, A Takım Başantrenörü Ergin Ataman, Vasilije Micic, Shane Larkin ve…

Simon.

Efes’in geçen sezon öyle akan bir hücum sergilemesinde Micic ve Larkin’den sonra en büyük pay sahibi Hırvat forvet oyuncusu. O ikilinin sırtından büyük yükü alıp, herkesin rolleri adil -eşit değil- biçimde bölüşmesine olanak tanıyan oyuncu o oldu. Pleiss, Sertaç ve 4 numaralar gibi detaylar tüm bunların ardından yağ gibi aktı gitti işte. Bu rolü ona biçmek herhalde Ataman’ın son Efes dönemindeki en büyük hamlesi oldu.

Kusursuz takımlar bir kişinin eline bakmazlar, 2 kişinin eline de bakmazlar. Ancak ve ancak bünyelerinde sazı eline almasını bilecek birkaç tane daha oyuncuları olursa ve bunları birbirlerine senkronize etmeyi başarırlarsa kusursuz takım ünvanını hak ederler. Lacivert-Beyazlılar’ın kusursuza yakın bir ekip görüntüsü çizdiklerinden her halükârda eminsek geriye başka bir tartışma konusu kalmıyor.

Ayrıca söylemek gerekir ki, Anadolu Efes yerli oyunculardan aldığı katkıyı bu sezon da devam ettirmek zorunda. Hatta mümkünatı varsa daha da üst seviyeye çekmek zorunda. Bu bakımdan hazırlık sürecinde 2 yerli guardın bazı performansları gözüme çarptı.

Buğrahan Tuncer‘in Eskişehir döneminden beri ne kadar yetenekli bir oyuncu olduğunu biliyoruz. Besleme odaklı profilleriyle bir oyun kurucu olarak yan rolde oynayan oyuncular her zaman özel isimler olmuşlardır. Eskişehir’de ana rol oyuncusuydu ancak Efes’te şu an için elbette böyle bir şey mümkün değil. Bir zamanlar, eski takımlarında Micic de şimdi Buğrahan’ın olduğu rolle mücadele ediyordu. Geçen sezonun aksine Buğrahan’ın bu sezon daha fazla süre alacağı bir ortam yaratılması zorunludur. Çünkü Efes’in geçen sezonki en büyük övgü kaynağı olan derinlik bu yıl bariz sebeplerden ötürü pek çok takımda karşımıza çıkan bir olgu olacak ve bu durumlara hazırlıklı olmak amacıyla sürekli katkı sağlayabilecek bir forma sokulması elzem olan oyuncular arasında Tuncer’i de sayabiliriz.

Doğuş Balbay‘ın bir kaptan olarak, kelepçe denilebilecek bir savunmacı olarak Efes’e kattıklarını tartışmanın bana göre hiç lüzumu yok. Oyuncuların hücum yeteneklerinin kısıtlı olması onları “iyi topçu” ünvanından alıkoyacak niteliksizlikler olmamalı bana göre. Savunma izlemekten keyif alanlar Doğuş’un sahada olduğu anlarda rakip kısalara ne kadar büyük sıkıntı çıkardığını, ribaund ortamını karıştırarak Efes’i ne kadar rahatlattığını hayli hayli anlıyordur zaten. Hazırlık sürecinde takip edebildiğim kadarıyla çembere atak etme noktasında da sanki bizlere farklı bir şeyler izletebilecek durumda kaptan. Hemen hemen 5 yıldır söylediğim bir şey var: Doğuş Balbay, Efes için sanıldığından daha önemli.

Bütün bunlar tıpkı geçen sezonki gibi sakatlıklara ve takvim devam ederken oluşabilecek tüm talihsizliklere rağmen tıkırında işlerse Efes’i yeniden parkede izlemekten keyif alacak milyonlarca insan var kıtada. Bakalım neler olacak…