By Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
NBA’de sezonun son 25 maçlık dönemine giriyoruz. Sene boyunca sakatlıklar, Covid-19 protokolü sebebiyle takımların ve oyuncuların performanslarında çok ciddi dalgalanmalar görüyorduk. Geride bıraktığımız hafta da bu dalgalanmanın etkisiyle çok büyük farkla biten karşılaşmalara şahitlik ettik. Bu yüzden playoff iddiası olan ve sağlıklı durumda olan takımlar dışındaki ekiplerin karşılaşmalarında çok büyük farkların ortaya çıktığını gördük.
Bunun dışında geride bıraktığımız dönemde Atlanta Hawks ve Boston Celtics (görece) gibi ekiplerin performanslarının yukarı doğru ivmelendiğini görürken Russell Westbrook ile Karl-Anthony Towns gibi yıldızların da alışık olduğumuz seviyede top oynamaya başladığını görüyoruz. Bununla birlikte sezon başından beri Stephen Curry’nin taşıdığı Golden State Warriors‘ın sakatlıkların da etkisiyle ciddi bir düşüş yaşadı ve playoff yarışında ciddi bir yara aldı.
Lafı daha fazla uzatmadan geride kalan haftanın ön plana çıkan konularını huzurlarınıza taşıyoruz:
Öne Çıkan Bireysel Performanslar
Russell Westbrook

Sene başında Russell Westbrook’un Houston Rockets‘tan Washington Wizards‘a takas edilmesiyle birlikte bazıları başkent ekibi adına playoffların bile ihtimal dahilinde olduğunu söylüyordu. Ancak Russell Westbrook’un sene başında fiziksel olarak çok iyi durumda olmaması ve bunun performansına da yansıması sonucunda Wizards için 2020-21 sezonundaki playoff umutları erken sona erdi.
Bu sezon oynadığı ilk 29 maçta 20.4 sayı – 9.4 ribaunt – 9.8 asist ortalamaları yakalayan ve saha içinden %43.5, üç sayı çizgisinin gerisinden ise %29.4 ile şut atan Westbrook, yıldız oyuncunun kariyerinin yavaş yavaş düşüş trendine girdiğinin düşünülmesine sebep olmuştu. Ancak Westbrook, oynadığı son 12 maçta ortalamarını 25.0 sayı – 12.7 ribaunt – 12.3 asiste kadar yükseltmeyi başardı. Fiziksel olarak çok daha iyi bir görüntü çizen Westbrook, şut yüzdelerini de saha içinden %43.5, üç sayı çizgisinin gerisinden %34.8’e kadar yükseltmeyi başardı.
Şu anda 17-31’lik derecesiyle doğu konferansının 12. sırasında bulunan ve play-in sınırındaki Chicago Bulls‘un 3.0 maç gerisinde bulunan Wizards, yıldız oyuncunun bu performansını devam ettirmesi durumunda play-in yarışında belki söz sahibi olabilir.
Karl-Anthony Towns

2020 NBA Draftı’nın 1. sırasından Anthony Edwards’ı seçen Minnesota Timberwolves, kadrosunda bulunan Karl-Anthony Towns ve D’Angelo Russell gibi yıldızlarla birlikte bu sezon çok daha iddialı olmayı planlıyordu. Fakat 2 yıldızından aynı anda çok az yararlanabilen Timberwolves, Towns’ın Covid-19’a yakalanmasının ardından çok uzun süre sahalardan uzak kalmasıyla birlikte ligin dibine demirledi.
Sezon genelinde 24.6 sayı – 11.0 ribaunt – 4.3 asist ortalamalarına sahip olan Karl-Anthony Towns, son 10 maçta gösterdiği performansla bambaşka bir seviyeye çıktı. Bu karşılaşmalarda 29.4 sayı – 12.4 ribaunt – 4.6 asist – 1.2 blok ortalamaları yakalayan ve saha içinden %47.8, üç sayı çizgisinin gerisinden de %43.0 ile şut atan Towns, yıllardır alışık olduğumuz performans seviyesine ulaşmış vaziyette.
Minnesota ekibinin yaz döneminde yıldız uzunu takas edebileceğine dair söylentiler de yavaş yavaş gündeme gelmeye başladı. Eğer yıldız oyuncu, bu seviyede performans göstermeye devam ederse ligdeki takımların Minnesota’nın kapısında sıraya gireceği neredeyse kesin.
Boston Celtics’in Kurtuluşu Robert Williams ve Evan Fournier mi?

2019-20 sezonunu konferans finali oynayarak tamamlayan Boston Celtics, normal sezonun geride bıraktığımız kısmındaki en büyük hayal kırıklıklarından birisiydi. Şu anda 25-25’lik derecesiyle konferansın 8. sırasında bulunan Celtics, 4. sıradaki Atlanta Hawks‘ın sadece 1 maç arkasında yer alıyor. Bu açıdan baktığınız zaman Celtics için henüz kaybedilmiş bir şey yok. Boston ekibi, takas döneminde yaptığı hamlelerle de sezonun son kısmında konferansın üst sıralarına çıkmak adına bir atak yapacak gibi gözüküyor.
Takas döneminin son gününde Orlando Magic‘ten Evan Fournier’i kadrosuna katan Celtics, gerçekleştirdiği bir diğer takasla da Daniel Theis’ı Chicago Bulls‘a göndererek pota altındaki Robert Williams’ın rotasyonda önünü açmıştı. Geride bıraktığımız haftada oynadığı 4 karşılaşmada 2 galibiyet – 2 mağlubiyet alan Celtics’te özellikle son 2 maçta oynanan oyun, takımın üzerindeki ölü toprağını yavaş yavaş üstünden attığını gösteriyor.
Bu umudun en büyük sebeplerinden birisi de ilk beşe yerleştikten sonra oynadığı 5 maçta 11.8 sayı – 10.0 ribaunt – 4.6 asist – 2.6 blok ve 1.4 top çalma gibi etkileyici istatistikler yakalayan Robert Williams. Celtics formasıyla 3. sezonunu geçiren Williams, hem ham bir oyuncu olması hem de çok sık sakatlık yaşaması sebebiyle bu seviyelerde performans gösterememişti. Ancak Theis’ın takaslanması ve Tristan Thompson’ın Covid-19 protokolüne takılması sebebiyle ilk beşe yerleşen Williams, gösterdiği performansla takımın pota altı rotasyonuna ilaç olmuş gibi gözüküyor.
Özellikle Celtics’in Houston Rockets‘ın yendiği karşılaşmada şut kaçırmadan 20 sayı – 9 ribaunt – 8 asistlik bir performans göstererek NBA tarihinde şut kaçırmadan 20-8-8 barajına ulaşan 4. oyuncu olan Williams, (Wilt Chamberlain, Nikola Jokic, Draymond Green) pas yetenekleriyle Celtics’in hücumuna önemli bir derinlik katıyor.
Celtics’in son maçlarda yükselen performansını konuşurken yeni ekleme Evan Fournier’e de bir ayrı parantez açmak gerekiyor. Sezonun ilk kısmında dar rotasyonu sebebiyle benchten çok az katkı alan Celtics, Fournier’in takıma katılması ve Romeo Langford‘ın sakatlıktan dönmesiyle bambaşka bir görüntüye kavuşabilir.
Fournier, Celtics formasıyla çıktığı ilk maçta 10’da 0’la şut attıktan sonra Dallas Mavericks karşısında da pek parlak bir performans gösterememişti. Fakat Fransız skorer, oynadığı son 2 maçta yeni takımına ayak uydurmuş bir görüntü çizdi. Bu iki mücadelede 20.0 sayı – 3.0 asist – 1.0 ribaunt ortalamaları yakalayan ve saha içinden %59.1, üç sayı çizgisinin gerisinden de %68.8 ile şut atan Fournier, Celtics’in sezonun son kısmında yakalayacağı başarı için hayati önem taşıyor.
Golden State Warriors’ın Önlenemez Düşüşü
![]()
Geride bıraktığımız haftayı tartışmasız şekilde en kötü geçiren takım Golden State Warriors‘tı. Toronto Raptors karşısında Stephen Curry ve Draymond Green’in oynamadığı karşılaşmada 130-77’lik skorla kulüp tarihinin en ağır 2. mağlubiyetini alan Warriors, oynadığı 4 karşılaşmada sadece 1 galibiyet alabildi. Şu anda 23-27’lik bir dereceye sahip olan ve sezon başından beri playoff mücadelesi vermeye çalışan Golden State ekibi, 10. sıraya kadar geriledi ve hemen arkasındaki New Orleans Pelicans ile Sacramento Kings‘in nefesini iyice ensesinde hissetmeye başladı.
Son 2 sezonda sakatlığı sebebiyle Klay Thompson’dan yararlanamayan Golden State Warriors, sezona kadrosunda önemli değişikliklere giderek girmişti. Sene başında Warriors’ın playoff kalibresinde bir takım olduğu bile konuşuluyordu. Ancak şu ana kadar 29.4 sayı – 5.5 ribaunt – 6.0 asist ortalamaları yakalan Stephen Curry’yi ve takımın 3 şampiyonluk kazandığı dönemde de en kritik isimlerinden biri olan Draymond Green’i çıkardığınız zaman elde kalan kadronun playoffların hayalini bile kuramayacak bir seviyede olduğunu belirtmek gerekiyor.
Oynadığı son 16 maçta 12 mağlubiyet alan Warriors, Curry’nin kaçırdığı karşılaşmalarda da 1-7’lik bir dereceye sahip. Warriors belki de Curry’nin ve Green’in sezonun son kısmında taşımasıyla adını play-in’e yazdırabilir. Fakat Golden State’in görkemli günleri gitgide solan bir hatıradan fazlası olmayacak gibi gözüküyor.
Atlanta Hawks’ın Playoff Yürüyüşü

Yaz döneminde kadrosuna yaptığı eklemelerle ciddi güç kazanan Atlanta Hawks, Bogdan Bogdanovic ve Danilo Gallinari gibi yeni transferlerin yaşadığı sakatlık sorunlarının yanı sıra sezonun ilk kısmında soyunma odasında da bazı sorunlar yaşamıştı. John Collins’in oynanan oyun tarzından memnun olmadığını dile getirmesi, koç Lloyd Pierce’ın görevine son verilmesi gibi olaylar, büyük beklentilerle girilen Hawks sezonunu gölgeleyecek gibi gözüküyordu.
Ancak takımın başına Nate McMillan’ın geçmesi ve kadronun sağlığına kavuşmasıyla birlikte Hawks, sezon başındaki beklentilere çok daha yakın ve hatta Doğu Konferansı’ndaki diğer Boston Celtics, Miami Heat ve Toronto Raptors gibi takımların zorlanmasıyla bu beklentileri aşan bir oyun oynamaya başladı. Şu anda 26-24’lük derecesiyle 4. sırada bulunan ve playofflarda saha avantajına sahip olmak için mücadele eden Hawks, takas döneminde yaptığı Lou Williams eklemesiyle de benchine önemli bir ekleme yaptı.
Sezonun son 22 maçına girilirken Hawks, bu karşılaşmaların 15’ini kendi evinde oynayacak ve bu da çok önemli bir avantaj. Lig genelindeki en kolay 8. fikstüre sahip olan Atlanta ekibi, sağlıklı kalmaları durumunda Trae Young – Bogdan Bogdanovic – Clint Capela – DeAndre Hunter – John Collins beşiyle her takıma sorun yaratabilecek bir kadroya sahip.
Hawks’ın playofflarda iddialı olabilmesinin önündeki belki de en büyük engel takımın yıldızı Trae Young’ın istikrarsız performansı. Bu sezon oynadığı maçların 18’inde %40’ın altında şut isabeti sağlayan Young, farkın 5 sayıdan az olduğu maçların son 5 dakikasında -14’lük bir net ratinge sahip. Eğer Hawks, Doğu Konferansı’nda iddialı bir aktör olmak istiyorsa süper yıldızı Young’ın sezonun son kısmını çok daha istikrarlı bir şekilde geçirmesi gerekiyor.
Normal Sezonun Tadının Kaçması

2019-20 NBA sezonunun bitişinden sonra verilen çok kısa aranın ardından bu sezon içerisinde takımların dengesiz performanslar sergilemesi beklenmeyen bir şey değildi. Covid-19 salgının gölgesinde devam eden sezonda birçok maçın ertelendiğini gördük. Sezon boyunca tam 31 maç ertelenirken, Covid-19 protokolleri sebebiyle birçok takımın oyuncularından yararlanamadığına da şahit olduk. Geride bıraktığımız haftada da bunun örnekleri sık sık karşımıza çıktı.
Hastalığa yakalanan oyuncuların performanslarının doğal olarak etkilenmesi, bunun dışında yaşanan sakatlıklar sebebiyle takımların tam kadrolarıyla çıkamaması sahada oynanan oyunun kalitesine de önemli bir darbe vurmuş vaziyette. Öyle ki son yıllarda hiç görmediğimiz kadar fazla karşılaşmanın ezici farklarla sona erdiği bir normal sezon yaşıyoruz.
Utah Jazz‘in Cleveland Cavaliers‘ı 114-75, Toronto Raptors‘ın Golden State Warriors‘ı 130-77, Phoenix Suns‘ın Oklahoma City Thunder‘ı 140-103, New York Knicks‘in 125-81, Utah Jazz‘in Orlando Magic‘i 137-91, Portland Trail Blazers‘ın Thunder‘ı 133-85 gibi ezici skorlarla mağlup ettiği bir haftayı geride bırakırken Los Angeles Lakers (LeBron James, Anthony Davis, Andre Drummond), Brooklyn Nets (Kevin Durant, James Harden), Atlanta Hawks (Trae Young, John Collins, Danilo Gallinari), New Orleans Pelicans (Brandon Ingram, Zion Williamson) gibi takımların yıldız oyuncularını kullanamaması da oynanan karşılaşmaların seyir zevkini hayli düşürdü.
NBA’de normal sezonda oynanan karşılaşmaların çok rekabetçi geçmemesi ve maçlara gösterilen ilginin düşmesi son yıllarda sık sık dile getirilen bir konuydu. 2020-21 sezonunda da şu ana kadar bu trend daha da yükselerek devam ediyor gibi gözüküyor…
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!