2022-23 AS Monaco: Müthiş Başlangıç ve Sahadaki Artılar

09/Kas/22 12:06 Kasım 9, 2022

Meliksah Bayrav

09/Kas/22 12:06

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, sezonun şu ana kadarki flaş ekiplerinden AS Monaco’nun artılarına göz atıyor.

by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net

Kulüp tarihinde ilk kez geçtiğimiz yıl Turkish Airlines EuroLeague’e katılma hakkı elde eden AS Monaco, sezon ortasında başantrenör değişikliğine giderek takımın başına Zvezdan Mitrovic yerine Sasa Obradovic‘i getirmişti.

Bu noktadan sonra Monaco için işler adeta 180 derece değişti…

Sezonun ikinci yarısında alınan üst üste galibiyetlerle bir anda kendisini playoff bileti almış halde bulan kırmızı-beyazlı ekip, çoğu kişi tarafından tek taraflı geçmesi beklenen seride Yunan devi Olympiakos’u elemenin eşiğine kadar geldi. Her ne kadar Final Four bileti alınamasa da Monaco, EuroLeague’deki ilk senesinde etkileyici bir performans ortaya koydu.

Ligdeki ilk yılda gelen playoff bileti, kulüp sahibi Alexey Fedorychev’in daha da hırslanmasına yol açtı. Toplam bütçesini 20 milyon euronun üzerine çekerek hedef arttıran Monaco, bu yaz kadrosunu epey iddialı hamlelerle güçlendirdi.

Bu sürecin sonunda Elie Okobo, Jordan Loyd ve tabii ki Mike James gibi etkileyici kısalara sahip olan koç Sasa Obradovic‘in ekibi, yine de sezon başlangıcıyla beklentilerin üzerine çıktı. EuroLeague’deki ilk 6 maçında yalnızca 1 kez mağlup olan Monaco, temsilcimiz Fenerbahçe Beko’yla birlikte ligin ilk 2 sırasını paylaşıyor.

Biz de elbette bu harika başlangıcın karşısında pek kayıtsız kalamadık. O zaman lafı fazla uzatmaya gerek yok: Eurohoops Fırın, bugünkü serisinde AS Monaco’nun şu ana kadarki serüvenini mercek altına alıyor.

Top Yönlendiriciler ve Yarı Saha Akışkanlığı

Evet, basketbolla alakası olmayan biri için “Top Yönlendiriciler ve Yarı Saha Akışkanlığı” başlığı, basketbol isimli oyundan ziyade fizik dalıyla ilgili bir çağrışım yapabilir. Yine de konumuz Monaco’nun bu sezon yarı saha hücumlarındaki akışkanlığıysa takımdaki top yönlendirici sayısına değinmemek imkansız, biz de tam olarak bunu yapacağız.

Sırbistan’da doğup büyümüş ve basketbola dair bildiği çoğu şeyi Yugoslav kültürünün etkisi altında öğrenmiş bir koç olan Sasa Obradovic, 17 yıllık koçluk kariyerinin büyük bölümünde “geleneksel” olarak niteleyebileceğimiz bir başantrenördü. Çalıştırdığı takımlarda pozisyon sayısını arttırmaktan ziyade yarı saha hücumlarını maksimize etmeyi önceleyen ve işin savunma kısmına büyük ağırlık veren koç Obradovic, Monaco’daki ilk yarı sezonunda bu tercihlerini takıma aşılamayı başarmıştı.

Zvezdan Mitrovic döneminde neredeyse tamamen Mike James’in eline bakan, yarı sahada çok zorlanan ve olması gerekenden çok daha fazla şekilde el üstü şutlara kalan Monaco, Sasa Obradovic’le birlikte çok daha dengeli bir takıma dönüşmüştü. Bu yaz takım kadrosunda yaşanan önemli değişiklikler, parkeye yansıyan oyuna da haliyle etki etti.

Geçtiğimiz sezonki kadronun iki önemli skor opsiyonu Dwayne Bacon ve Paris Lee, bu yaz takımdan ayrılarak Panathinaikos‘a imza attılar. Bu iki ismin yerlerine ise Jaron Blossomgame, Jordan Loyd, Elie Okobo ve Matthew Strazel gibi oyuncular denkleme dahil edildi.

Kadroya eklenen oyuncu profillerine kısaca bir göz atarsak Jordan Loyd, geçtiğimiz sezon Zenit hücumunun tam anlamıyla her şeyiydi. Aslen bir oyun kurucu olmamasına rağmen kısa rotasyonundaki eksiklikler nedeniyle oyun kuruculuk rolünü üstlenen Loyd, kariyerinin en formda dönemini geride bırakmıştı.

ASVEL forması giyen Elie Okobo ise bir anlamda takımının Mike James’iydi. Parkede hem oyun kuruculuk özellikleri, hem de skorer becerileriyle fark yaratan Okobo, ASVEL’in hücum kurgusunda topu istediği gibi domine edebilme özgürlüğüne de sahipti.

Kısa rotasyonunda Mike James, Elie Okobo ve Jordan Loyd gibi çok değerli üç yıldızı bir araya getiren AS Monaco, her ne kadar hücum potansiyeli çok yüksek gözüken bir ekip olsa da akıllara bazı soru işaretleri getiriyordu. Mike James’in yanına eklenen Loyd ve Okobo ikilisinin topu domine etmeyi seven profilde kısalar olmaları, takım kimyasına yönelik bazı endişelere yol açıyordu.

Sezonun şu ana kadarki kısmına bakacak olursak koç Sasa Obradovic’in takımı, bu durumu bir dezavantajdan ziyade çok büyük bir avantaja çevirdi. Sahada mümkün olduğunca en az 3 top yönlendirme özellikli oyuncuyla kalmaya çalışan kırmızı-beyazlı ekip, hücum kurgusunu da kısaların katkısını maksimize edecek şekilde oluşturmaya çalışıyor.

James, Loyd, Okobo üçlüsünü bir arada kullanmayı pek tercih etmeyen koç Sasa Obradovic, yine de bu üç isimden en az ikisini sahada tutuyor. Genellikle Mike James ile Elie Okobo ikilisinin dakikalarını birbirinden ayıran Sırp çalıştırıcı, bu şekilde iki oyuncunun da hücum verimliliklerini üst düzeyde tutmaya çalışıyor.

Maçlara takımın süper yıldızı Mike James ilk beş başlarken Elie Okobo ise sıklıkla oyuna kenardan dahil olarak oyun kuruculuk rolünü devralıyor. Elbette James ile Okobo’nun dakikalarının mümkün olduğunca ayrılmasının başlıca nedenleri var.

Bu yıl Fransa Milli Takımı’nda da net şekilde gördük ki Elie Okobo, topun elinde olmadığı anlarda verimliliği çok düşen bir oyuncu. Topsuz oyunda kendini öne çıkarmak konusunda sorunlar yaşayan ve ceza şutlarında istikrarlı bir yüzde tutturmak konusunda zorlanan Okobo, sahada olduğu bölümlerde topa mümkün olduğunca çok dokunması gereken bir oyuncu.

Koç Sasa Obradovic’i Fransız yıldızını ikinci beşin ana oyun kurucusu rolünde kullanması, Okobo’nun şu ana kadar son derece verili bir performans ortaya koyabilmesine yol açtı. Maç başına ortalama 20 dakika sahada kalan 25 yaşındaki oyuncu, özellikle Mike James’in kenarda olduğu bölümlerde takımının hücumunu büyük ölçüde sürüklüyor.

Bir diğer flaş transfer Jordan Loyd’a baktığımızda ise durumun daha farklı olduğunu görüyoruz. Her ne kadar geçtiğimiz sezon Zenit kadrosunun ana oyun kurucusu gibi oynasa da ABD’li oyuncu, aslen bir 2 numara. Bu sezon koçu Sasa Obradovic tarafından parkedeki ikincil top yönlendirici olarak kullanılan Loyd, özellikle yarı saha hücumlarını çeşitlendirebilme noktasında görevini çok iyi yerine getiriyor.

Okobo’dan farklı olarak yarı sahadaki konumunu toplu oyuncunun hareketine göre en iyi şekilde ayarlayabilen deneyimli skorer, kendisini sürekli pas açılarında konumlandırarak takımı için ekstra bir atak opsiyonu oluşturabiliyor. Jordan Loyd’un bu becerisi, özellikle Mike James gibi rakip savunmanın dikkatini fazlasıyla üzerine çeken bir oyuncunun yanında oynadığını düşünecek olursak kendisini Monaco sisteminde epey değerli kılıyor.

Şu ana kadar hücum kurgusunu neredeyse tamamen kısalarının etrafında şekillendiren koç Sasa Obradovic, elinde zor bir kadro olmasına rağmen çoğu oyuncusundan olabilecek en iyi katkıyı aldı. Yarı saha hücumlarında sıklıkla kısaların daha rahat alan bulabilmelerine yönelik setler tercih eden Sırp çalıştırıcı, hücum verimliliği bakımından ligin en etkili takımlarından birini şu an için ortaya çıkardı.

Elbette kısaların bu performansında kadrodaki uzun profillerinin de rolü çok büyük. Neredeyse eşit dakikalarda süre bulan Donatas Motiejunas ve Donta Hall ikilisi, şu ana kadarki oyunlarıyla Monaco’nun yarı saha hücumlarına çok değerli katkılar sağladılar.

Geçtiğimiz sezon ilk kez Avrupa basketboluna adım atan ve adaptasyon sürecini çok çabuk atlatan Donta Hall, uzun rotasyonunun en dikkat çeken ismi konumunda. Her ne kadar hücumdaki repertuarı çok geniş olmasa da ABD’li oyuncu, sahada belirli işleri çok iyi derecede yapıyor.

Bunlardan ilki ise perdeleme kalitesi. Günümüz basketbolunda çoğu uzun, perdelemelerde sonuna kadar bekleyip toplu kısaya iyice avantaj sağlamak yerine tembelliğe kaçıp devrilmeyi önceleyebiliyor. Özellikle Avrupa’ya gelen ABD’li uzunlarda bu durumu sıklıkla görsek de Donta Hall, bu noktada çoğu isimden ayrışıyor.

Uzun boyu ve güçlü fiziğiyle son derece etkili perdelemeler yapan Donta Hall, bu özelliğiyle takımın kısaları Mike James, Jordan Loyd ve Elie Okobo’ya çok büyük katkı sağlıyor. Perdeyi tamamlayıp çembere doğru devrildiğinde ise öncelikle Alley-oop tehdidi sayesinde rakip savunmaların dikkatini üzerine çeken Hall, yaptığı etkileyici smaçların yanı sıra takım arkadaşlarına alan açabiliyor.

Donatas Motiejunas ise profil olarak Donta Hall’den daha farklı bir uzun. Atletizminden ziyade sahada fundamentalı, ayak oyunlarındaki becerisi, fena olmayan pasörlüğü ve çember etrafındaki bitiriciliğiyle öne çıkan Motiejunas, her ne kadar pek istikrarlı olmasa da belirli ölçüde bir dış şut tehdidine de sahip.

Litvanyalı uzunun Donta Hall’le benzer noktası ise perdelemeden sonra çembere devrilmedeki becerisi. Boyalı alana doğru sıklıkla en doğru açıda devrilen Motiejunas, bu özelliği sayesinde rakip savunmaların tepedeki kısaya ikili sıkıştırma getirdikleri durumda gerekli pas açılarını yaratabiliyor.

Deneyimli oyuncunun bir diğer artısı ise fena olmayan düzeydeki pasörlüğü. Yine rakip savunmaların tepedeki kısaya sıkıştırma getirdiği anlarda kısa devrilip toplu oyuncu için pas açısı yaratan Litvanyalı uzun, yardım savunmasına göre rotasyonları doğru şekilde okuyarak köşedeki şutörleri besleyebiliyor.

Bu yıl her ne kadar üçlük yüzdesi konusunda büyük sorunlar yaşasa da AS Monaco, top yönlendirme ve skorer becerilerine sahip kısalarının önderliğinde ligin maç başına en çok sayı atan 5 ekibinden biri oldu. Her maç ortalama 83 sayı atan Monaco’nun bunu yaparken maç başına yalnızca 7 üçlük isabeti bulması (Ligde 16. sıra), kırmızı-beyazlı ekibin ne derece önemli bir hücum takımı olduğuna dair bazı şeyler anlatıyor.

Elbette bu noktada bir isme hakkını teslim etmemiz lazım. Evet, sanırım hepimiz o ismin kim olduğu konusunda hemfikiriz…