LeBron James ve ALBA Berlin’i Ortak Paydada Buluşturan Şey: Çocukların Eğitimi

2025-04-08T18:49:16+00:00 2025-04-08T19:51:56+00:00.

Meliksah Bayrav

08/Nis/25 18:49

Eurohoops.net
Matt-Thomas-Alba

Eurohoops Çeviri, ALBA Berlin’in eğitim programının hikayesini karşınıza getiriyor.

by Eurohoops Team / info@eurohoops.net 

Joe Vardon tarafından kaleme alınan bu yazı, 7 Nisan 2025 tarihinde The Athletic’te yayınlanmış ve uyarlanarak Türkçe’ye çevrilmiştir.

Albert Gutzmann Okulu, Almanya’nın başkenti Berlin’in kuzeybatı tarafında, bir şehir parkının yanında ve bir mobilya mağazasının karşısında bulunan, yıpranmış binalardan oluşan bir yapıdır. Yine de bu okulu özel kılan bazı detaylar söz konusu.

NBA’e yetenek yetiştiren Avrupa basketbolu akademileriyle alakalı bir haber hazırlarken karşıma çıkan bu okula kayıtsız kalamadım. Okulda bulunan spor salonunun dış duvarlarından birinde Michael Jordan’a atfedilen şöyle bir alıntı yazılı:

“Bir şeyden bir kere vazgeçerseniz bu alışkanlık haline gelir. Asla vazgeçmeyin.”

Tur sırasında gördüklerimiz ve duyduklarımız, LeBron James’in 2011 yılında eğitim bakımından dezavantajlı bir şekilde yetişen çocuklara okumayı öğretmek için başlattığı misyonu hatırlatıyordu. 2011’de bu yola baş koyan LeBron, 2018 senesinde doğduğu yer Akron’da ‘I Promise’ isimli bir okul açtı. Bu okulun amacı, zamanında kendisi gibi maddi anlamda sıkıntı çeken çocuklara ücretsiz şekilde sağlam bir eğitim sağlamaktı.

Atlantik okyanusunun öteki tarafında da benzeri bir girişim söz konusu.

1972 senesinde açılan Albert Gutzmann okulu, Berlin’de ALBA Berlin kulübü tarafından desteklenen dört ilkokuldan bir tanesi. Berlin şehrinin en büyük basketbol kulübü konumundaki ALBA Berlin, aynı zamanda EuroLeague’de mücadele ediyor.

ALBA’nın bu okullarda onlarca çalışanı bulunuyor. Bu çalışanlar öğrencilere spor danışmanlığı, basketbol koçluğu ve okul sonrası eğitim gibi alanlarda yardımcı oluyor. Ayrıca öğrencilerin ve ailelerinin kulüple bir bağlantıya sahip olmalarını sağlıyor.

ALBA Berlin, Almanya’da (ve tüm EuroLeague’de) okullarda böyle bir sisteme sahip olan tek kulüp konumunda. Albert Gutzmann okulunda toplam yaklaşık 500 ilkokul öğrencisi eğitim görüyor. Okulun yetkililerinden birinin paylaştığı bilgiye göre öğrencilerin yüzde 98’i, okula kayıt olduklarında Almanca bilmiyorlar.

Evet, bu rakamın sizlere epey yüksek geldiğinin farkındayım. Buna karşın Frankfurter Allgemeine Zeitung isimli haber platformunda yer alan bilgiye göre okula kaydolan öğrencilerin yüzde 95’i, mülteci çocuklarından oluşuyor. Öğrenci ailelerinin yüzde 60’ı ise Alman devletinin sağladığı sosyal yardımlardan yararlanıyor.

Dolayısıyla bu okul, büyürken çeşitli zorluklarla karşılaşan çocuklara yönelik bir okul olarak kabul ediliyor. Öğrencilerin büyürken karşılaştıkları sosyoekonomik zorluklar; derslere düzenli olarak katılma, öğrenme zorlukları ve davranış bozuklukları gibi sorunlara neden olabiliyor.

LeBron James de 2018’de ‘I Promise’ isimli okulu açarken tam olarak bu tür çocuklara yardımcı olmayı amaçlıyordu. I Promise okulu, Akron ve Ohio’da bulunan diğer devlet okullarının aldığı aynı kamu fonunu alıyor. LeBron James Vakfı ise okula milyonlarca dolar bağış yapmış durumda. Yine de bu durum, tüm paranın bizzat LeBron’un cebinden çıktığı anlamına gelmiyor. Vakıf, kamu fonları aracılığıyla da yardım alıyor.

Eğitim uzmanlarıyla birlikte çalışan özel eğitim personelleri, eyalet ve Akron okul yetkilileriyle birlikte üniversite profesörlerinin de katkılarıyla beraber müfredatı tasarlıyor.

Elbette LeBron James ile ALBA Berlin kulübü arasında herhangi bir bağlantı yok. Yine de amaçlanan hedeflere bakıldığı zaman ortada çok sayıda benzerliğin olduğu malum.

Kulüp olarak ALBA Berlin, LeBron James ile aynı derecede bir popülariteye sahip değil. LeBron’un senelik 50 milyon dolar olan maaşı, ALBA’nın toplam bütçesinin neredeyse üç katından daha fazla. Yine de bu durum, ALBA’nın Berlin’de popüler bir kulüp olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Şu sıralar NBA’de forma giyen Franz Wagner ve Mo Wagner kardeşleri NBA’e yolcu eden ALBA, senelerdir EuroLeague’de mücadele ediyor.

Geçtiğimiz yaz ise ALBA Berlin, Albert Gutzmann okuluna bağış olarak bir adet basketbol sahası yaptırdı. 2011 yılından bu yana okul müdürlüğü görevini üstlenen Udo Meinecke, basketbolun okuldaki öğrenciler arasındaki gerginliği nasıl azalttığını anlatıyor:

“Göreve başladığımda okulda sürekli kavgalar olurdu. Artık hiç kavga çıktığını görmüyorum. Ders aralarında basketbol sahaları hep tıka basa dolu oluyor, herkes basketbol oynamak istiyor.”

Günümüzde Albert Gutzmann okulunda tam zamanlı olarak çalışan tam 30 ALBA Berlin görevlisi var. Bu çalışanların çoğu, basketbol koçluğu sertifikasına sahip. Okulda çalıştıkları esnada üzerinde ALBA logosu olan tişörtler, hoodie’ler, şortlar veya ceketler giyiyorlar. Buna karşın tek görevleri öğrencilere basketbol eğitimi vermek değil. Öğrencilere yemek yapmayı öğretiyorlar, öğrencileri ve ailelerini ücretsiz olarak ALBA’nin EuroLeague maçlarına götürüyorlar. Bunun yanı sıra okulda öğrencilerle vakit geçirebilmeleri adına ALBA Berlin oyuncularını ağırlıyorlar.

Okulda görev yapan ALBA Berlin çalışanlarından biri olan Joshua Leonardy, öğrencileri ALBA maçlarına götürdüğü zaman ‘oyuncularla öğrenciler arasındaki bağı gördüğünü’ söylüyor:

“Olayın sadece programımızla ilgili olmadığını, burada neler yapabileceklerini değil, bizimle, buradaki insanlarla ve diğer çocuklarla olan ilişkilerinin de önemli olduğunu öğretiyoruz. Çocukların çoğu sınıf arkadaşlarını farklı bir ortamda tanıyor. Birlikte eğlenceli şeyler yapıyorlar ve örneğin yemek pişirme konusunda güçlü bağlar kuruyorlar. Bu sayede arkadaşlık bağları daha da gelişiyor. Ayrıca yaşadıkları her sorunu gelip rahatça bizimle konuşabiliyorlar.”

ALBA’nın Berlin’deki okullara yayılması gerektiği fikri, ilk olarak Almanya Milli Takımı’nın eski oyuncularından Henning Harnisch’ten çıkmış. Kariyeri boyunca dokuz kez Almanya Ligi şampiyonluğu yaşayan Harnisch, son iki şampiyonluğunu ise ALBA formasıyla yaşadı. 30 yaşında basketbolu bırakma kararı alan Harnisch, ardından Berlin’de bulunan Humboldt Üniversitesi’nde sosyoloji okudu. ALBA’ya geri döndüğünde ise Berlin’deki okullara açılma fikrini ortaya attı.

ALBA Berlin’in şehirdeki okullarla bağı sadece dört okulla sınırlı değil. Bunun yanı sıra ALBA, şehirdeki Gençler Basketbol Ligi’ni de organize ediyor. ALBA Berlin’in okullarda görev yapan çalışanları, aynı zamanda bu ligdeki takımlardan bazılarına koçluk yapıyorlar. Böylelikle okullarda beraber vakit geçirdikleri çocukları basketbol oynamaya teşvik ediyorlar.

Orlando Magic‘in yıldızı Franz Wagner ise ALBA Berlin’le tanışma hikayesini şu şekilde anlatıyor:

“Abim (Mo Wagner) beden eğitimi sınıfındaydı ve boyu çok uzundu. Dolayısıyla benim boyumun da çok uzun olacağını biliyorlardı. Bir gün bana ‘neden sen de abinin maçlarına (ALBA’nın organize ettiği gençlik ligi)  gelmiyorsun?’ dediler. Bu şekilde basketbola başladım, daha önce futbol oynuyordum.”

Tabii ALBA’nın okullara açılmasının bir de ‘iş’ kısmı var. Avrupa’da çoğu büyük kulüpte olduğu gibi ALBA Berlin de kendine ait bir basketbol akademisine sahip. Bu akademi sayesinde bugüne dek A takıma, EuroLeague’in farklı takımlarına ve NBA’e 70’den fazla oyuncu yetiştirdiler. ALBA, bunu yaparken Real Madrid gibi Avrupa’nın dev altyapı akademilerinden farklı olarak kendi bölgesinin dışına odaklanmıyor. Kulübün amacı, basketbolu Berlin’deki çocuklara ve öğrencilere tanıtmak.

Kulüp, bu şekilde çocukları kendi organize ettiği Gençlik Ligi’nde oynamaya teşvik ediyor. Bu ligde oynayan çocuklardan potansiyelli olanlar ise kulübün altyapı akademisine katılma şansını elde ediyorlar.

Elbette bu yola giren çocukların büyük bölümü profesyonel bir A takım oyuncusu haline gelemiyor. Buna rağmen ALBA’nın yıllardır hayata geçirdiği bu programın ilk amacı, profesyonel basketbolcular yetiştirmek değil. Zaten bu yüzden ALBA Berlin kulübü, çalışanlarına maaş desteği amacıyla Alman devletinden her yıl yaklaşık 1.5 milyon euroluk bir destek alıyor. LeBron James’in I Promise okulu da her yıl Ohio eyaletinden belirli miktarda bir destek alıyor.

ALBA Berlin kulübünün CEO’su Marco Baldi ise yıllardır yürüttükleri programa dair şunları söylüyor:

“Yaptığımız iş şehrimizin karakterine mükemmel derecede uyuyor. Her yıl birçok insan Berlin’e yeni bir hayat kurabilme veya kendilerini bulabilme amacıyla geliyor. Bu durum artık Berlin şehriyle özdeşleşmiş şeylerden bir tanesi. 

Bu aynı zamanda tatmin edici çünkü sadece ortaya çıkan harika yetenekler değil, aynı zamanda bizimle özdeşleşen ve kendilerini ‘görülmüş’ hisseden birçok genç insan da var. Diğer kısım da şu, spor sayesinde birçok insan başka insanları buluyor. Tanışıyorlar, birlikte oynuyorlar, gruplara katılıyor ve arkadaşlar ediniyorlar. İnsanları bir araya getiriyoruz ve bence sporun insanları bir araya getirmek için yapabileceği en iyi şey bu.”

Bu programları başarılı kılan şey, ister Berlin’de ister Akron’da olsun, ‘kaldıraç’ etkisidir. Hayırseverlerin popülaritelerini kullanarak okuldaki çocukları ve iş ortaklarını harekete geçirmesidir.

Örneğin LeBron James, Akron’daki bir liseden mezun olan ve kendi okuluna giden (birinci sınıftan sekizinci sınıfa kadar) herkes için üniversite bursu sağladı. Zamanında bu üniversite burslarının toplam değeri 42 milyon dolar olarak görülüyordu. Yine de bu bedeli ödeyen kişi LeBron olmadı. Bu parayı üniversiteler karşıladı.

Bu yılın başlarında ise Brooklyn Nets, ilçedeki devlet okullarına ve özel okullara giden 120 öğrenciyi (takımın salonu) Barclays Center’da bir günlüğüne ağırlayacağını duyurdu. Bu etkinlikte Nets oyuncuları Cam Johnson ve Ziaire Williams da yer aldılar.

Nets organizasyonu, Brooklyn’deki öğrenciler için basketbol temelli bir fen, teknoloji, mühendislik ve matematik temalı bir müfredat tasarladı. Kulüpten alınan bilgilere göre Brooklyn’de çalışan 41 öğretmen, bu müfredattan faydalandı. NBA’de şu an için böyle bir girişimde bulunan tek takım ise Brooklyn Nets.

Evet, bu çok büyük bir adım gibi gözükmeyebilir. Yine de bunun sadece bir başlangıç olduğunu belirtmekte fayda var.

Mesele şehrin derinliklerinde çocuklara ulaşmak olduğunda, daha şanslı olanların hayal bile edemeyeceği engellerle karşılaşıyorlar. Okumanın, yazmanın veya matematik öğrenmenin önüne geçebilecek türden engeller. Mesela LeBron’un okuluna giden çocuklar, güne sıcak bir kahvaltıyla başlayabilme gibi bir avantaja sahipler. Öyle ki okulun sağladığı imkanlar olmasa bu çocuklardan bazıları, sabahları yiyecek bir şey bulamayabilirler.

LeBron’un okulu, iki yıl önce okulun birinci sınıfındaki hiçbir öğrencinin (2018’de dördüncü sınıfa kaydolmuşlardı) Ohio’nun yeterlilik standart testinin matematik bölümünü geçemediğinin kamuoyuna açıklanmasının ardından sert bir şekilde eleştirilmişti. Buna karşın I Promise okulunun ilk yılı, eğitim kalitesi bakımından harika sonuçlar vermişti. Ardından COVID-19 pandemisiyle birlikte okulların eğitime ara vermesi, buradaki çocukların bilgisayara sahip olmamalarından dolayı online eğitime erişememelerine yol açtı.

Dolayısıyla bu durum, öğrencilerin ciddi bir süre eğitimden geri kalmalarına sebebiyet verdi. Son iki senede ise durum değişti. LeBron’un I Promise okulu, Ohio’daki ‘düşük performanslı okullar’ listesinden çıkarıldı. Öğrencilerin eğitim seviyesi ise belirgin bir artış gösterdi.

Tabii durum bunun tersi olsaydı bile LeBron’un okulunu bir ‘başarısızlık’ olarak görmek çok büyük bir haksızlık olurdu. Çocuklar bu okul sayesinde daha kalabalık ve geniş okullarda alamayacakları seviyede beslenme, danışmanlık ve güvenlik imkanlarına sahip oluyorlar. Ücretsiz diş, görme muayenelerine ve ilaca erişimleri oluyor. Ebeveynleri de aynı imkanlardan faydalanıyor.

Bununla birlikte I Promise okulunda okuyan çocukların hepsi, dünyanın en büyük sporcularından biri tarafından ‘görüldüklerini’ hissediyorlar. Bu durum onlara insan varoluşu için çok önemli olan bir şeyi, yani umudu besleyen paha biçilmez bir aidiyet duygusunu sağlıyor.

Berlin’de, şehrin profesyonel basketbol takımı ALBA’nın her gün düzenli olarak yer aldığı okulların hizmet verdiği çocuklar ve aileler de benzeri duyguları yaşıyor.

O zaman Amerika’da bu tür girişimlerin sayısı neden artış göstermesin ki?

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!