by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
Bu yazı Bleacher Report’ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Eurohoops Türkiye’yi YouTube’da takip etmek için tıklayın!
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
Freddy Krueger, Darth Vader ve Hans Gruber sinema tarihinin en meşhur kötü karakterlerinden olabilir, ancak onların yarattığı psikolojik etki tamamen kurgusal; gerçekte kimseye zarar vermediler. Yani ikinci sınıf kötüler, hepsi o kadar.
Ama örneğin koyu bir Phoenix Suns taraftarıysanız, hiçbiri Robert Horry’nin yanında bile duramaz. Ve rüyalara musallat olan, kazak giyen, parmakları bıçaklı bir hayalet bile Trae Young’ın New York Knicks taraftarlarında uyandırdığı kadar güçlü bir tiksinti duygusu yaratamaz. Bu isimler umutları söndürdü, kalpleri kırdı ve gerçek acı yaşattı.
Son 25 yılda her NBA takımının ya ölümüne korktuğu ya da adını bile duymaya tahammül edemediği biri olmuştur. İşte her takımın taraftarlarının bu yüzyıldaki gerçek “kötü adam” olarak gördükleri isimler:
Atlanta Hawks: LeBron James
2014-15 sezonunda Atlanta Hawks, 60 galibiyetle kulüp rekoru kırdı; Mike Budenholzer Yılın Koçu seçildi, dört oyuncu All-Star oldu ve takım Doğu Konferansı’na 1 numaralı seri başı olarak girdi.
LeBron James etkilenmedi bile.
Cleveland’daki ikinci döneminin ilk sezonunda James, konferans finallerinde Hawks’a karşı 30.3 sayı, 11.0 ribaund ve 9.3 asist ortalamasıyla oynadı ve 60 galibiyetlik ekibi süpürüp finale çıktı. Atlanta için bu tür bir yıkım yeni değildi; James 2009’da da 4-0’lık süpürmeye imza atmış, 2016’da bir kez daha aynısını yapmıştı.
Yani evet: Hawks, playofflarda LeBron’a karşı 0-12.
Boston Celtics: Kyrie Irving
Koç Joe Mazzulla’ya göre Boston Celtics tarihinin en büyük kötüler sıralaması şöyle: Cenevre Sözleşmesi (çünkü “savaşta faul olmaz”), olumlu düşünce cümleleri ve rahat sandalyeler.
Yine de ciddi anlamda bakarsak, 1997’de göreve gelen Rick Pitino da listeye girebilir ama o, 2000’lere yalnızca bir yıl dayanabildi. NBA’de takım yönetmeyi pek bilmiyordu ama “o kapıdan kimlerin yürümeyeceği” konusunda gayet netti. Celtics, onun döneminde 102 galibiyet – 146 mağlubiyet aldı ve Pitino 2001’de istifa etti.
Geriye Kyrie Irving kalıyor: Cleveland’dan ayrılmak için baskı yaptı, Boston’a bağlılık yemini etti, ardından birkaç ay içinde Brooklyn Nets’e geçti.
Boston taraftarlarının hâlâ affetmediğini söylemek yanlış olmaz.
Brooklyn Nets: Mikhail Prokhorov
NBA çevrelerinde 2010–2019 yılları arasında Brooklyn Nets’in sahibi olarak tanınan Rus milyarder Mikhail Prokhorov, madencilikten teknolojiye birçok sektörde devlet kökenli yatırımlara sahipti.
Ancak taraftarların asıl öfkelendiği konu, Boston Celtics ile yapılan o meşhur takastı: üç birinci tur hakkı ve bir takas opsiyonu karşılığında yaşlanmış yıldızlar Kevin Garnett ve Paul Pierce’ı almak.
Prokhorov döneminde Nets, sadece bir playoff serisi kazandı; öte yandan Celtics, bu seçimlerle Jayson Tatum ve Jaylen Brown’ı kadrosuna kattı — altı kez 50 galibiyet barajını aştılar ve 2024’te şampiyon oldular.
Charlotte Hornets: Michael Jordan
40 yaş üstüyseniz hâlâ “GOAT” diyeceğiniz Michael Jordan, 2006’da Charlotte Bobcats’e küçük ortak ve basketbol operasyonları başkanı olarak katıldı, 2010’da ise çoğunluk hisselerini aldı. 17 yıllık dönemi boyunca takım, NBA tarihinin en kötü sezon yüzdesini kaydetti, sadece üç playoff galibiyeti alabildi ve sayısız draft hatası yaptı.
Adam Morrison, Michael Kidd-Gilchrist, Cody Zeller ve Frank Kaminsky isimleri Charlotte’ta mide ekşimesine neden olur. Ayrıca 2018 draft gecesinde Shai Gilgeous-Alexander’ı elden çıkarmalarını hiç konuşmayalım.
Jordan yönetiminde takım hiçbir zaman büyük harcama yapmadı, yedi farklı koç değiştirdi ve sürekli kısa vadeli, başarısız hamlelerle geriye gitti.
Ama en azından MJ, idmanlarda birkaç oyuncuyu perişan etmişti — onun gözünde belki de bu bir “zafer” sayılırdı.
Chicago Bulls: Ön Çapraz Bağlar
Daha spesifik olmak gerekirse, Derrick Rose’un sol dizindeki o bağdan bahsediyoruz.
2008’de Yılın Çaylağı seçilen Rose, 2010-11 sezonunda Chicago Bulls’u 62 galibiyete taşıdı, MVP oldu ve Doğu Finalleri’ne ulaştı. Ancak sakatlıklar onu yavaşlatmaya başladı. Ertesi sezon yine Doğu’nun 1 numarasıydılar, ta ki Rose, ilk turda Philadelphia 76ers karşısında ACL sakatlığı yaşayana kadar.
NBA’in en patlayıcı atletlerinden biri ve en umut verici yıldızlardan biri bir daha asla aynı olmadı. Bu sakatlık, Rose’un ve Bulls’un kaderini sonsuza kadar değiştirdi.
Rose sağlıklı kalsa bile, Gar Forman, John Paxson ve cimriliğiyle meşhur Jerry Reinsdorf yönetimi muhtemelen yine bir şeyleri bozardı. Ama her şeyden önce, o kopan bağ tarih yazdı.
Cleveland Cavaliers: Draymond Green
İronik şekilde Draymond Green, aynı zamanda Cleveland Cavaliers tarihinin en “kahraman” kötü karakterlerinden biri olabilir. Çünkü 2016 NBA Finalleri’nde aldığı ceza olmasa, belki de Cleveland o 3-1 geriden gelip şampiyonluğu kazanamayacaktı.
Ama dört yıl üst üste aynı rakibe, aynı sinir bozucu oyuncuya karşı oynamak da kolay değil. Bu kadar aşinalık, ister istemez nefreti doğurur.
Sınırın tam kenarında oynayan, bazen de sınırı aşan Green, NBA’in “takım aidiyetine göre sevilip nefret edilen” karakterlerinin en net örneklerinden biri. Golden State Warriors taraftarları onu bir kahraman olarak görürken, geri kalan herkes için tam bir baş belası.
Dallas Mavericks: Nico Harrison
Eğer 2011 Finalleri’nde Dwyane Wade’in serbest atış yağmuru veya Andrew Bynum’ın JJ Barea’ya yaptığı uçan dirsek Mavs taraftarlarını sinirlendirdiyse, bekleyin… hiçbiri Nico Harrison kadar nefret toplamış değil.
Takımın genel menajeri olan Harrison, draft şansıyla Cooper Flagg’ı aldıktan sonra büyük bir hata yaptı: Luka Dončić’i teklif rekabeti yaratmadan, yaşı geçmiş bir Anthony Davis ve zayıf draft karşılıklarıyla takas etti.
Mavs gelecekte şampiyon olsa bile, Dončić ne durumda olursa olsun, bu hamle taraftarın gözünde her zaman yanlış kalacak.
Denver Nuggets: Carmelo Anthony
Denver Nuggets formasıyla 24.8 sayı ortalaması yakalayan ve dört kez All-NBA seçilen Carmelo Anthony, bireysel başarılarına rağmen şehirden kovulmuş gibi ayrıldı.
2011’de yaptığı “takas talebi” süreci o kadar karmaşıktı ki, hem takım hem taraftar ondan tamamen koptu. Hatta Nikola Jokić, Anthony’nin giydiği forma numarasını (15) hiçbir tartışma olmadan aldı. Melo ne zaman Denver’a döndüyse tribünler yuh sesleriyle inledi.
Sakin kalmak zordu, Denver taraftarı da hiç kalamadı.
Detroit Pistons: Joe Dumars
Eğer 2000 öncesini konuşuyor olsaydık, Detroit Pistons kendi kendisinin kötüsü olurdu. “Bad Boys” dönemi, rakipleri kanatıp morartan, kuralları zorlayan bir basketbol kültürünün simgesiydi.
Modern dönemde ise en çok zarar veren kişi yine o dönemden biri: Joe Dumars.
2004’te genel menajer olarak bir şampiyonluk kazandırdı ama yaptığı hatalar o itibarı bitirdi. 2003’te Darko Miličić’i Carmelo Anthony’nin önünde seçmesi affedilmedi; 2008’de Chauncey Billups’ı Allen Iverson karşılığında takas etmesi ise Pistons’ın rekabet gücünü tamamen bitirdi.
Golden State Warriors: Chris Paul
2023-24 sezonunda Golden State Warriors forması giymesi bile tuhaf geliyor, çünkü ondan önceki on yıl boyunca Chris Paul ve takımları (özellikle Los Angeles Clippers) Warriors’ın önündeki en büyük engeldi.
O dönem Blake Griffin taraftarlara su döküyor, Doc Rivers alay ediyor, JJ Redick laf atıyordu — ama bütün fitili ateşleyen hep Paul’dü.
2014’te Clippers, Warriors’ı yedi maçlık bir ikinci tur serisinde elediğinde, Paul soyunma odası tünelinden Golden State oyuncularına laf atmıştı.
Gerçek bir kötülük ustalığıydı.
Houston Rockets: Matematik
En kolay cevap muhtemelen Golden State Warriors olurdu — çünkü Rockets’ın birden fazla harika kadrosunu playofflarda elediler. En acı olanı, 2018 Batı Konferansı Finalleri’nde 65 galibiyetle zirvede yer alan Rockets’ın elenmesiydi.
Warriors’ta Kevin Durant olsa da, iki takım arasında büyük bir yetenek farkı olduğu söylenemezdi. Houston normal sezonda daha çok maç kazanmıştı ve James Harden MVP olmuştu. Asıl suçlu ise 7. maçta üst üste kaçan 27 üçlük atışıydı — onları o noktaya taşıyan “üç, ikiden daha iyidir” mantığı tam anlamıyla ihanet etmişti.
Veriye dayalı basketbolun en büyük savunucusu Daryl Morey kısa süre sonra takımdan ayrıldı, ardından Harden da gitti. O günden beri Houston’da kimse rakamlara güvenmiyor.
Indiana Pacers: Ron Artest
Son yıllarda Tyrese Haliburton, özellikle Milwaukee Bucks karşısında, “güreş kötüsü” rolünü benimsemiş olabilir ama bu yalnızca eğlencelik bir performanstı — takıma gerçek zarar vermedi.
Herkes unutuyor ama 2004-05 sezonunun başında Pacers, şampiyonluk adayı gibi görünüyordu. O sezon 19 Kasım’da, Ron Artest (yanında Ben Wallace, havada uçan bir bira bardağı ve yetersiz güvenlik önlemleriyle) tarihe “Malice at the Palace” olarak geçen kavganın fitilini ateşledi.
Sonrasında gelen cezalar, şampiyonluk potansiyeli taşıyan kadroyu ikinci turdan öteye geçemeyecek hale getirdi.
Kendi kendine verdiğin zarar, her zaman en çok acıtır.
Los Angeles Clippers: Donald Sterling
Donald Sterling, modern spor tarihinin en kötü yöneticilerinden biri olarak kabul edilir. 1981–2014 arasında Los Angeles Clippers, onun yönetiminde %37.1’lik bir galibiyet oranı tutturdu; 33 yılda 22 kez 50’den fazla mağlubiyet, sekiz kez 60 mağlubiyet, bir kez de 70 mağlubiyet gördü.
Kendi oyuncularını saha kenarından azarladığı bilinir, hatta zaman zaman maaşları geciktirdiği, takımı birinci sınıf uçuşla göndermediği bile iddia edilmişti. 1983’te diğer sahipler, bu nedenlerle onun takımı satmasını talep etmişti.
Saha içi başarısızlıklarının yanı sıra skandalları da bitmek bilmedi. Sonunda 2014’te, lig tarafından satışa zorlanarak kulüpten uzaklaştırıldı.
Los Angeles Lakers: Paul Pierce
Bu yüzyılda Lakers, iki NBA Finali kaybetti — biri Detroit Pistons’a, diğeri ise ezeli rakip Boston Celtics’e. Kurallar açık: Beraberlik durumunda, nefret edilen rakip kazanır. Yani bu unvan Paul Pierce’a gidiyor.
2008 Finalleri’nin ilk maçında Pierce, dizinden sakatlanınca tekerlekli sandalyeyle soyunma odasına götürülmüştü (bazı söylentilere göre olayın aslı farklıydı). Kısa süre sonra mucizevi şekilde sahaya dönüp seriyi tamamladı ve Boston’a şampiyonluğu getirdi.
Lakers taraftarları için bu olay, “abartılı bir tiyatro” olarak görülüyor. Hatta uzun yıllar sonra Kobe Bryant, aşil tendonunu kopardığında kendi gücüyle sahayı terk etti — eski fizyoterapist Gary Vitti’ye göre bu, Pierce’a bir göndermeydi.
Üstelik Pierce, Inglewood doğumlu ve çocukluğunda Lakers hayranıydı; bu da hikâyeye ayrı bir ironi katıyor.
Memphis Grizzlies: Golden State Warriors
Twitter’ın önemli bir rol oynadığı her rekabet çağdaş sayılır; Grizzlies ile Warriors arasındaki düşmanlık da öyle.
2019’da Andre Iguodala, Warriors’tan takaslandığı halde Grizzlies’e hiç katılmadı; bu durum Memphis tarafında büyük rahatsızlık yarattı. 2021’de iki takım normal sezon finalinde ve play-in maçında karşılaştı; her ikisini de Warriors kazandı. 2022’deki sezon maçlarında Jaren Jackson Jr., Warriors’ı sosyal medyada alaya aldı — bu da playoff rekabetine zemin hazırladı.
Seride Draymond Green ilk maçta atıldı, Dillon Brooks ikinci maçta Gary Payton II’yi sakatlayan faulle ihraç edildi. Steve Kerr, “kod bozuldu” diyerek tepkisini gösterdi.
Grizzlies, 5. maçta “Whoop That Trick” eşliğinde farkla kazandı ama Warriors seriyi 6. maçta bitirdi. Sonraki sezona kadar tweet’lerle kavga devam etti.
Brooks, 2023’te ESPN’e verdiği röportajda şunları söyledi: “Draymond’ı hiç sevmiyorum. Hatta Golden State’i hiç sevmiyorum. Onlarla ilgili hiçbir şeyi sevmiyorum.”
Miami Heat: San Antonio Spurs
Bu yüzyılda Miami Heat, Finallerde hem Dallas Mavericks hem de San Antonio Spurs ile iki kez karşılaştı — her biriyle birer seri kazandı, birer seri kaybetti. Ancak Spurs, “Heatles” dönemini bitiren takım olduğu için Miami’nin gerçek “kötüsü” konumunda.
Belki de LeBron James, Chris Bosh ve Dwyane Wade, dört yıl üst üste finale çıktıktan sonra zaten yollarını ayıracaktı. Ama Spurs’ün 2014’te oynadığı “The Beautiful Game” tarzı, Miami’nin birey odaklı sistemini adeta ifşa etti.
Aslında Miami’nin bu yüzyılda gerçek anlamda nefret ettiği çok az figür oldu. Jimmy Butler’ın takas talebi bile, 90’larda Heat–Knicks rekabetinin yanında sönük kalır.
Milwaukee Bucks: Tyrese Haliburton
NBA Kupası’nın ne kadar ciddiye alındığını gösteren en iyi kanıt, neredeyse Bucks ile Pacers’ın birbirine girmesiydi. O gerginliğin merkezinde de Tyrese Haliburton vardı.
Hem rakip taraftara sataştı, hem de iddiaya göre Giannis Antetokounmpo’nun kariyer rekoru kırdığı topu teslim etmeyi reddetti. Hatta Haliburton’un babası bile Giannis’le tartıştı. Daha sonra Haliburton, playofflarda 5. maçtaki son saniye basketiyle Milwaukee’yi eledi.
Wisconsin doğumlu Haliburton, bu rekabetten keyif alıyor ve “kötü adam” rolünü benimsiyor. Hatta Bucks, ondan o kadar rahatsız oldu ki, yaz döneminde Damian Lillard’ı serbest bırakıp Myles Turner’ı transfer etti.
Minnesota Timberwolves: David Kahn
Ricky Rubio harika bir oyuncuydu ve “hayatı pozitif yaşa” mottosuyla seviliyordu. Ama David Kahn adını duyunca Minnesota taraftarlarına “mutlu olun” derseniz, muhtemelen yumruğu yersiniz.
2009 draftında takımın oyun kurucuya ihtiyacı vardı ve ilk altı sırada iki seçim hakkı bulunuyordu. Kahn, 5. sıradan Rubio’yu aldı — makul bir tercih. Ama hemen ardından 6. sıradan Jonny Flynn’ı seçti. Sonraki sırada ise o “adı pek duyulmamış” çocuk gitti: Stephen Curry.
Ve bu, Kahn’ın tek hatası da değildi. 2010’da Wesley Johnson, 2011’de Derrick Williams seçimleri geldi. Üst üste yapılan bu yanlışlar, kulübün geleceğini uzun süre kararttı.
Kısacası, Kahn eğer o dönem Curry, Paul George ve Kawhi Leonard gibi isimleri seçseydi, Minnesota belki de bambaşka bir tarih yazacaktı.
New Orleans Pelicans: Anthony Davis
Bazı kötü karakterler terk edilmiş yetimhaneleri, bazıları ise göl kenarındaki gençleri korkutur. Ama en kötüler, takas isterken “That’s All, Folks!” yazılı tişört giyer.
Anthony Davis, işte o son kategoriye giriyor. New Orleans halkı, bu saygısızlığı asla affetmeyecek.
Oyuncular bazen kötü durumdaki takımlardan ayrılmak ister ama “Looney Tunes” göndermesi yapmak, adeta savaş ilanı gibiydi.
New York Knicks: Trae Young
2024’te Trae Young, New York Knicks logosunun üzerinde zar atma hareketi yaparak Atlanta Hawks’ı NBA Kupası finaline taşıdı. Ama bu, onun Knicks tarihindeki en “kötü” anı bile değildi.
Asıl unutulmaz an, 2021 playofflarında geldi. Young, logo üzerinden üçlük attıktan sonra Madison Square Garden’ın ortasında eğilerek seyircilere selam verdi. O an salonda yankılanan yuhalamalar, Young’ın hoşuna gidiyor gibiydi. Hawks o maçı kazanarak Knicks’i eledi ve Doğu Finalleri’ne çıktı. Maçı anlatan kişi kimdi dersiniz? Knicks tarihinin en büyük “kötüsü” Reggie Miller.
Young’ın sahnedeki teatral tarzı, onun kötü karakter rolünü mükemmel oynadığını gösteriyor. Knicks taraftarları için o artık modern çağın Reggie Miller’ı.