Dev Maça Analiz: Marko Guduric vs. Krunoslav Simon

16/Mai/19 18:03 Mai 16, 2019

Utkan Sahin

16/Mai/19 18:03

Eurohoops.net

Anadolu Efes ve Fenerbahçe Beko, EuroLeague’deki Türk derbisi için sahaya çıkacak. Pozisyon incelemelerimizde sıra Guduric ve Simon’a geldi.

By Utkan Şahin / info@eurohoops.ne

Üst seviye basketbolda büyük bir maçı eşleşmeler üzerinden değerlendirmek çok doğru değil.

Sonuçta sadece 40 dakikalık bir maçtan bahsediyoruz. Maç içerisinde her şey olabilir. Oyuncular faul problemi yaşayabilir, sakatlanabilir, başka bir pozisyonda oynamak zorunda kalabilir. Üstelik Avrupa basketbolunu biliyorsunuz. Burası yıldızların ligi değil, takım olmanın önemini bilenlerin başarılı olduğu bir lig.

Bu sebeple normalde pek oyuncu karşılaştırması yapmaya pek sıcak bakmıyorum. Fakat Fenerbahçe Beko ile Anadolu Efes‘in düellosu farklı!

Bu iki takım, henüz playoff gelmeden bu sezon 6 kez karşılaştı. Üstelik bu 6 maçın 2’sinin sonucu kupayla bitti. Dolayısıyla bu maç normal şartlarda karşımıza çıkmıyor. Oyuncuların reaksiyonları, birbirlerine karşı verdiği mücadeleleri daha önce izledik ve 2 gün sonra tekrar göreceğiz. Bu sebeple de final maçına kadar bazı pozisyonların karşılaştırmalarını karşınıza getireceğiz. Amacımız hangisi üstünlük sağlar sorusuna cevap bulmak değil. Daha önce ne gördük ona bakmak.

sloukas-vs-vasilije-micic/“ data-id=“1″ data-total-pages=“8″>

Eurohoops Fırın, bu yazılarına ilk olarak Nicolo Melli vs Adrien Moerman ikilisiyle başlamıştı. Arkasından ise Kostas Sloukas vs Vasilije Micic ile Bobby Dixon vs Shane Larkin karşılaştırması geldi.

Şimdi sıra iki takımın kanatlarına geldi: Marko Guduric vs Krunoslav Simon!

sloukas-vs-vasilije-micic/2/“ data-id=“2″>

Bu İki Oyuncu Takımları İçin Ne Kadar Önemli?

Marko Guduric‚in Fenerbahçe Beko taraftarının saygısını kazanması biraz zaman aldı. Bogdanovic sonrası takıma gelmesi, istikrarsız oluşu gibi sebeplerden dolayı en kolay günah keçisi oydu.

Fakat Zalgiris serisiyle birlikte – ki takımının en skoreriydi – zor da olsa taraftarının o saygısını kazandı. Aslında bu daha önce olabilirdi. Sezon başında yazdığım yazıda da, sonrasındaki bütün yazılarda da Fenerbahçe’nin hücumdaki seviyesinin Marko Guduric’in performansının belirleyeceğinden dem vurdum. Çünkü bu Fenerbahçe takımında sahada onun yapabileceklerini sahaya koyabilecek başka bir isim yok.

Günümüz basketbolunda her başarılı takımın forvetten oyunu yönlendirebilecek, skor katkısı verebilecek bir oyuncuya ihtiyacı var. Bu elzem. Çünkü tepe ikili oyunları karşısında ya da ters eşleşmeler karşısında bütün savunmalar artık alanı doğru bir şekilde daraltmayı başarıyor. Forvetten oynanan ikili oyunlar, orada bulunan sayılar hem savunmanın dengesini bozuyor hem de sizin hücumlarınızı daha az tahmin edilebilir kılıyor.

Gigi Datome, Nikola Kalinic, Melih Mahmutoğlu değerli özellikleri olan isimler olsa da Marko Guduric gibi forvetten top yönlendiremez. Onların bambaşka değerli özellikleri var. Diğer açıdan Guduric’in bu sezon bu takım için değerinin daha da artmasının bazı sebepleri var.

Her ne kadar beklenen uyumu yakalayamasa da geçen sezon Fenerbahçe’nin elinde Wanamaker ve Sloukas gibi iki elit topla yaratıcı isim vardı. Bu yaz Wanamaker‚ın gidişi, yerine gelen Ennis’in de sakatlanmasıyla birlikte elde sadece Sloukas kaldı. Rakip savunmalar da doğal olarak sistemlerini Sloukas’ı raydan çıkartma üstüne kurmaya başladı. Bu durumda Fenerbahçe’nin elinde iki opsiyon var: ya Dixon’ın birebirlerine güvenecekler ya da Guduric forvetten üreterek oyunu açacak.

Bu yüzden Guduric’in performansı Fenerbahçe’nin hücum kalitesi açısından hep çok önemli oldu. Onun sayı ve asistlerle 15 sayıdan fazla sayı ürettiği maçlarda sarı-lacivertli ekibin %95.0 gibi bir galibiyet yüzdesi olması bunun en büyük kanıtı.

Bu sezon Marko’nun performansı da önemli ölçüde arttı. Belki hala istenilen o istikrarı yakalayamadı ama geçen sezona göre hem yüzdelerini hem de sayı ortalamasını ciddi bir oranda artırdı. Sırp forvet, bu sezon üç sayı çizgisinin gerisinden Dixon ile birlikte 50 isabete ulaşıp da %50.0 isabeti tutturabilen 2 oyuncudan biri. Dahası bu sezon birçok maçın kritik anlarında büyük sorumluluklar aldı.

Maccabi deplasmanında, içerideki Milano maçında son çeyreklerde takımın sürükleyici oyuncusu oldu. En özel performansını ise Zalgiris serisinin 3. maçında izledik. Felaket bir ilk yarıdan sonra tamamen kendisine biçilen rolü kabullendi ve 3. çeyreğe damga vurarak maçı çözen oyuncu oldu.

Açıkçası bu performans onun kariyerinde bir kırılma noktası olabilir. Guduric’in oyunundaki ana sorun çok fazla düşünmesi ve iç güdülerine çok güvenmemesiydi. Sanki sahip olduğu yetenekleri kabullenemiyor gibiydi. O gün tam tersini gösterdi. Attığı şutların bazıları doğru değildi ama o şutları atması, sahada bir fark yaratması gerekiyordu.

Şimdi ise Sırp yıldızın bunun devamlılığını göstermek için elinde bir şans var. Fenerbahçe bu kadar sakatı varken daha fazla onun eline bakacak. Onun Vitoria’daki performansı da devamlılık açısında merak ettiğimiz sorunun cevabı olacak.

Rekabetin diğer tarafında benzer bir rolde olan ama oyun olgunluğu, kariyeri bambaşka yerde olan bir isim var: Krunoslav Simon.

Aynı Marko Guduric gibi onun da Avrupa’da özellikle şu dönemde çok fazla müdahili yok. Kariyeri boyunca en büyük özelliği forvetten topu yönlendirebilmesi, oyun bilgisi ve zekasının yüksek olmasıydı. Bunlar dışında son yıllarda Hırvat oyuncuların genel problemi olan kritik anları oynama konusunda Simon hep farklı bir isim oldu. Sorumluluk almaktan çekinmedi.

Onu, Efes‚e kadar Final Four iddiası olan bir takımda göremedik çünkü onu değerli kılan özellikleri yanında bazı büyük defoları vardı. Kariyeri boyunca çok fazla sakatlık yaşadı mesela. Bunun yanında özellikle savunmada yumuşak olmakla eleştirildi. Devamlılık açısından problemleri olduğu konuşuldu. Bunların çoğu da doğru eleştiriler. Zaten bu yüzden sezon başında Efes‚in kanat pozisyonunda ona güvenip yola çıkması çok eleştirildi.

Fakat o da eşleşmedeki rakibi Guduric’te olduğu gibi bu eleştirileri boşa çıkardı.

Hırvat yıldız, kariyerinin en olgun basketbolunu izletti bizlere… Efes gibi kaosun, hücum temposunun çok yukarıda olduğu takımlarda her zaman işleri sakinleştirecek, beyne kan gitmesini sağlayacak bir oyuncuya ihtiyaç olunur. Simon işte tam olarak bunu verdi Efes‚e.

Lacivert-beyazlılar ne zaman biraz raydan çıksa takımın en yaşlı ismi olarak oyunu sakinleştirmeye çalıştı. Dikkat edin, aksi durumlarda ise hiç öne çıkmak için uğraşmadı. Ne zaman Efes’te Micic ile Larkin arasındaki denge oturmuş olsa Simon’un ismini hücum planlarını içerisinde çok duymadık.

Öyle anlarda Simon, Efes’in neye ihtiyacı varsa ona yöneldi. Takımı ribaundlarda mı problem yaşadı? Gitti, ribaund aldı. Geçiş savunmasında Efes problem mi yaşamaya başladı? Ona göre hücumda ve savunmada yer tuttu. Sürekli oyunu okudu ve Efes’in ihtiyaçlarını gidermek adına hamleler yaptı. Bunu yaparken de kariyeri boyunca ondan görmediğimiz bir efor harcadı.

Efes’in bu sezon birçok yıldızı var. Micic, Moerman, Dunston, Larkin gibi isimler sezona damga vuracak performanslar izletti. Fakat Efes’in EuroLeague maçlarında artı/eksi istatistiğinin açık ara lider oyuncusu Simon! (+263)

Çünkü sahada gösterdiği bu olgunluk sayesinde takımın bütün parçaları arasında birleştirici parça o oldu. Anadolu Efes’in gizli kahramanı olarak da Final Four’da takımının ona çok ihtiyacı olacak. Efes, hücumda arzuladığı dengeyi yaratacaksa bunun yolu Simon’dan geçiyor.