Anadolu Efes – Olimpia Milano: Problemi Çözen Bireysel Kalite (III. Maç)

27/Nis/22 12:16 Nisan 27, 2022

Meliksah Bayrav

27/Nis/22 12:16

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, Anadolu Efes – Olimpia Milano serisinin 3. karşılaşmasını mercek altına alıyor.

by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net

Turkish Airlines EuroLeague’de playoff etabının 3. karşılaşmasında temsilcimiz Anadolu Efes, sahasında Olimpia Milano‘yu ağırladı.

Kıran kırana geçen son bölümde Shane Larkin ve Vasilije Micic’le ayakta kalan temsilcimiz, sahadan 77-65’lik skorla galip ayrılarak seride avantajı yeniden eline geçirdi: 2-1.

Serideki ilk 2 karşılaşmanın aksine bu sefer yan parçalarından da çok önemli bir katkı almayı başaran Anadolu Efes, bu durumu savunmadaki agresiflikle de birleştirince galibiyete uzanan taraf oldu.

Maç boyunca üzerindeki yıpratıcı savunmanın da etkisiyle devreye girmekte zorlanan Shane Larkin, son çeyreğin kritik anlarındaki performansıyla galibiyetin mimarı oldu. Karşılaşmayı 16 sayı ve 5 asistinin yanı sıra 4 de ribaundla tamamlayan Larkin, sergilediği lider karakterle öne çıktı.

Öte yandan özellikle ilk yarıda harika bir performans sergileyen Vasilije Micic, ikinci yarıda biraz duraksamış olsa da son bölümdeki kritik üçlüğüyle zaferin ana kahramanlarından biri olmayı başardı. Müsabakayı 20 sayıyla tamamlayan Micic, 5 de asist yaptı.

Rakip Olimpia Milano‘da ise Devon Hall’ın 16 sayı ve 5 asistlik performansı, galibiyet için yeterli olmadı. Kritik anlardaki isabetleriyle 2. maçın ana kahramanı olan Shavon Shields ise 9 sayıda kalarak kendisinden beklenen katkıyı veremedi.

Eurohoops Fırın, son bölümüyle adeta bir heyecan fırtınasına sahne olan 3. karşılaşmaya göz atıyor…

Orijinal Kimliğe Geri Dönüş

Anadolu Efes, serinin İtalya ayağında oynanan iki karşılaşmada da hiç fena olmayan bir savunma performansı ortaya koymuştu. Özellikle ilk müsabakada rakibini yalnızca 48 sayıda tutmayı başaran temsilcimiz, her ne kadar bu yönde pozitif bir profil ortaya koysa da işin hücum tarafında gidişat beklenenden çok uzaktı.

Kadrodaki yan parçalarından neredeyse hiçbir katkı alamayan temsilcimizde hücumdaki yük tamamen Shane Larkin ve Vasilije Micic’in omuzlarına kalıyordu. Bu noktada ikinci maçtan itibaren Larkin’i tuzaklı bir savunmayla durdurmaya çalışan rakip koç Ettore Messina, Lacivert-Beyazlı ekibin çok daha tahmin edilebilir bir görüntü çizmesine yol açmıştı.

3. maçta işlerin daha farklı olacağının mesajı ilk dakikadan itibaren verilmeye başlandı. İlk iki karşılaşmadan farklı olarak bu sefer Alman dev Tibor Pleiss’ı ilk beşte başlatan koç Ergin Ataman, şutör uzununu planladığı yarı saha aksiyonlarında çok daha aktif kullanarak hücumu çeşitlendirmek istediğini net şekilde gösterdi.

Larkin ve Micic’e hazırlanan opsiyonları Kyle Hines ve Devon Hall gibi etkili savunmacılarıyla savuşturmayı başaran Olimpia Milano, belli ki bu noktada Pleiss faktörünü pek hesaba katmamıştı. Planlanan ilk aksiyondan bir sonuç alınamadığı zaman topu anında Alman uzuna indiren Anadolu Efes, sezon boyunca olduğu gibi yine savunmada bolca switch (perde sonrası oyuncu değişimi) yapan rakibe karşı oluşan ters eşleşmelere bu şekilde atak etmeyi hedefledi.

Avantajlı bir eşleşme yakaladığı an boyalı alan ve çevresinde doğru pozisyon alan 2.21’lik dev, bu şekilde skora katkı vererek takımının hücumunu sürükleyen yegane isim oldu. Top Tibor’a indiği an 4 oyuncuyla birden dışarı açılan lacivert-beyazlı ekip, bu şekilde rakip savunmanın yardım getirmesini de zorlaştırmayı başardı.

Öte yandan ilk iki karşılaşmada yaşanan en büyük problemlerden biri de temsilcimizin sürekli switch yapan rakibin savunmasına karşı çizdiği tahmin edilebilir görüntüydü. Bir önceki analizimizde bu tür savunmalara karşı erken atak edebilmenin avantajlarına değinmiştik.

Çoğunlukla rakip oyuncuları konfor alanlarından çıkaramayan ve bu sebeple sürekli birebirler üzerinden atak etmek durumunda kalan Anadolu Efes, uzun yıllardır sergilediği akıcı hücum performanslarının aksine daha düşük tempoda oynuyordu. Serinin 3. maçıyla birlikte bu noktada da önemli değişimler oldu.

Sezonun bu kısmında maçlar arasındaki kısa boşluklar da düşünüldüğünde büyük taktiksel değişiklikler yapmak koçlar için pek mümkün olmuyor. Hal böyle olunca değiştirilen bazı ufak detaylar, beklenenden çok daha büyük bir etki yapabiliyor.

Yıldız oyun kurucu Vasilije Micic’in önderliğinde temsilcimiz, durum her ne olursa olsun hücumda çok daha erken kararlar vermeye başladı. Bu şekilde Olimpia Milano’nun perde sonrasında agresif switch savunmasını da devreye sokmasına engel olan koç Ergin Ataman’ın ekibi, savunma önceliğiyle oynanan 2 maçın ardından bir nevi orijinal kimliğine geri dönerek çok daha tempolu bir hücum performansı sergiledi.

İşin savunma tarafında da bazı ufak ama fazlasıyla etkili değişimler vardı. Bunlardan ilki de Milano’nun ligin en çok köşe üçlüğü kullanan takımı olmasına rağmen köşelerin neredeyse tamamen riske edilmesiydi. Özellikle Devon Hall’ın olduğu tarafı adeta bomboş bırakan temsilcimiz, çok oyuncuyla boyalı alana doğru gömülerek ikinci maçta yaşanan bazı sorunlara önlem almaya çalıştı.

İkinci maçın ana kahramanı olan Shavon Shields’ın birebirlerdeki performansıyla Lacivert-Beyazlı ekibi ne derece yaraladığını yeniden uzun uzun anlatmamıza gerek yoktur sanıyorum. Kadronun açık ara en büyük skor tehdidi olan Shields, topla yaratıcılığıyla da rakip savunmalara sorun çıkarması muhtemel bir isim.

Bu noktada Olimpia Milano kadrosunun belki de en büyük problemi, bu tür topla yaratıcı oyuncu sayısının çok az olması. Yazın takımdan ayrılan Kevin Punter’ın boşluğunu doldurmayı hiç başaramayan İtalyan ekibi , serinin 3. karşılaşmasında da yaratıcı oyuncu eksikliğinden kaynaklı ciddi sorunlar yaşadı.

Maça neredeyse tamamen Shavon Shields’ın top yönlendiriciliği üzerinden hücum etmeye çalışarak başlayan kırmızı-beyazlı takım, yıldız oyuncuyu her türlü yarı saha aksiyonunun içerisinde aktif kullandı. Hem sıklıkla perde çıkışlarında topla buluşan, hem de kısalara yaptığı perdelerin ardından dışa doğru açılarak pas alan Shields, kendisini bekleyen bir sürprizle karşılaştı.

İkinci karşılaşmada saha içindeki topsuz hareketliliği arttırarak Danimarkalı forvete birebirleri oynayabileceği alanları açan Olimpia Milano, bu topsuz hareketliliklerin çoğunu dip çizgiden köşelere doğru hareketlenerek yapıyordu. Bu müsabakada ise Anadolu Efes’in köşeleri tamamen riske etmesi, bu planın devre dışı kalmasına yol açtı.

Shields’a hazırlanan her opsiyonda en az 3 oyuncu penetre veya pas kanalında konumlandı. Maçın ilk 2 dakikasında beklenen savunma katkısını veremeyen Elijah Bryant’ın yerine oyuna dahil olan James Anderson, yıldız oyuncunun savunulmasında başrol oynarken kusursuza yakın bir performans sergiledi.

Perde çıkışlarında eşleşmesini önden karşılayarak rahat hareket edecek alan bulabilmesine engel olan Anderson, fiziksel teması da sürekli arttırarak skorer oyuncuyu yıldırdı. Tüm maç boyunca bu noktada asla geri adım atmayan deneyimli oyuncu, Shavon Shields’ın yalnızca 9 sayıda kalmasının bir numaralı sebebi oldu.

James Anderson’dan kurtulmayı başardığı ender anlarda ise Shields’ı bekleyen başka bir sürpriz vardı. Skorer forvetin boşluk bulur gibi olduğu ve boyalı alana yaklaştığı anlarda direkt olarak yardıma giden Tibor Pleiss, uzun kollarının da büyük avantajıyla pas ve penetre kanallarını neredeyse tamamen kapattı.

Hal böyle olunca Olimpia Milano, farklı yollardan hücum etmek durumunda kaldı. İkinci maçın son çeyreğinde bileğinden yaşadığı sakatlığa rağmen bu karşılaşmaya ilk 5 başlayan Sergio Rodriguez, ikili oyunlardaki becerisini de konuşturarak ayaklarının yavaşlığıyla ünlü Tibor Pleiss’ın üzerine yapılan ataklarda başrol oynadı.

Planladığı çoğu ana opsiyondan bir sonuç alamayan rakip koç Ettore Messina, ilk çeyreğin sonlarına doğru normal sezonda katkı almakta çok zorlandığı Jerian Grant’i oyuna aldı. Ne Devon Hall’dan, ne de Ben Bentil’den köşeleri riske eden Anadolu Efes savunmasına karşı herhangi bir köşe üçlüğü bulabilen İtalyan temsilcisi, Grant’in arka arkaya gelen 2 köşe üçlüğüyle adeta hayat buldu.

İkinci çeyrekte rotasyonun diğer parçalarının oyuna dahil olmasıyla birlikte farklı bir tablo ortaya çıkmaya başladı. İlk periyotta Vasilije Micic’in etkileyici performansını Shane Larkin ve Tibor Pleiss’ın saha yerleşimindeki rolleriyle tamamlamayı başaran koç Ergin Ataman; bu sefer Bryant Dunston, Chris Singleton, Elijah Bryant ve James Anderson gibi savunma katkılarıyla öne çıkan 4 ismi aynı beşte değerlendirdi.

Hal böyle olunca oluşan bu beşlinin açık ara en büyük hücum silahı olan Vasilije Micic, topu daha çok domine etmeye başladı. Micic’in tercihleriyle tek başına oyunu yönlendirme çabaları da temsilcimizin yeniden tahmin edilebilir bir görüntü ortaya koymasını sağladı.

Bu noktada Anadolu Efes, rakip takımın koçu Ettore Messina’dan gelen bir karşı hamleyle de yüzleşti. İlk çeyrekte Tibor Pleiss’la rakibin switch savunmasına topu boyalı alandaki ters eşleşmelere aktararak hücum etmeye çalışan lacivert-beyazlı ekip, ikinci periyodun başında Bryant Dunston‘la aynı şeyi denediğinde farklı bir durumla karşılaştı.

Bu aksiyonlarda geri kalan 4 oyuncuyla birden dışarı doğru açılan temsilcimiz, top ters eşleşmeye geldiğinde yardımın gelmesine de engel olabiliyordu. İkinci çeyrekte buna rağmen bir oyuncuyu riske etmeyi göze alan ve agresif şekilde yardım getirmeye başlayan rakip takım, pas kanallarında baskıyı arttırarak koç Ergin Ataman’ın öğrencilerini top kayıplarına zorladı.

Periyodun devamında Vasilije Micic’in de faul problemine girmesiyle kenara gelmek durumunda kalması, Shane Larkin’in oyuna yeniden dahil olmasına yol açtı. Savunmacılığı ön planda olan beşinden istediği katkıyı pek alamayan Ergin Ataman, serinin ilk iki karşılaşmasında şans vermediği Buğrahan Tuncer’i oyuna alarak sürpriz bir hamlede bulundu.

Temsilcimizin ilk çeyrekteki rüzgarını dindirmeyi başaran ve karşılaşmada tempoyu yeniden istediği gibi ayarlamaya başlayan Olimpia Milano, eşleşmenin ilk iki maçında olduğu gibi Larkin’e perde sonrası gelen switchin ardından top tarafına en yakın oyuncudan yardım getirerek meşhur tuzaklı savunmasını yeniden devreye soktu.

Sahada Shane Larkin’in yanında ikincil top yönlendirici olarak konumlanan Buğrahan Tuncer, rakibin bu tuzaklı savunmasına karşı riske ettiği oyuncu olarak öne çıktı. ABD’li yıldızın gelen sıkıştırmayla birlikte topu erkenden elinden çıkarmasının ardından Buğrahan, her ne kadar ilk başta şutuyla cezayı kesmiş olsa da çeyreğin devamında aynı etkiyi pek sürdüremedi.

Hücumda düşen verimliliğe rağmen savunmada aynı agresifliği sürdüren temsilcimiz, rakip takımda köşe üçlüklerinin de bir türlü gelmemesiyle boyalı alana gömülü şekilde kalmayı devam ettirebildi. Bu noktada dış atışlarda isabet bulma konusunda ciddi sıkıntılar yaşayan Olimpia Milano, tamamen ikili oyunları zorlayan bir görüntü çizdi.

İlk çeyrekte köşelerden riske edilen bir numaralı isim olarak hücumda pek bir katkı veremeyen Devon Hall, Shavon Shields’ın da  tamamen devre dışı kalmasıyla birlikte ana top yönlendiricilik görevine soyunmaya başladı. Özellikle perde çıkışlarında pas aldığı zaman Kaleb Tarczewski ve Gianpaolo Ricci’yle oynadığı ikili oyunlarda fena bir iş çıkarmayan Hall, tıkanma noktasına gelen Milano hücumlarında bir nevi kurtarıcı görevini üstlendi.

Tüm bunların yanı sıra son bölümde bir de köşe üçlüğü isabeti bulan ABD’li oyuncu, seri boyunca kendisinden beklenen hücum katkısını ilk kez bu kadar net bir şekilde sahaya yansıtabildi.

Bir ara çift hanelere kadar çıkan farkın yeniden tek hanelere inmesindeki en büyük etkenlerden biri de İtalyan temsilcisinin ribaundlardaki üstünlüğü oldu. Hücum ribaundları için boyalı alana en az 2 kişiyle giren rakip takım, özellikle Tibor Pleiss’ın yaşadığı box-out problemlerini de avantaja çevirerek temsilcimizin savunma ribaundlarını net bir şekilde alabilmesini büyük ölçüde engelledi.

Bu şekilde Anadolu Efes‘in rakip sahaya tempolu şekilde geçebilmesine de engel olan koç Ettore Messina’nın ekibi, ilk yarının bitiminde soyunma odasına her ne kadar 7 sayı farkla geride gitmiş olsa da oyunu büyük ölçüde dengelemeyi başardı.