by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Fenerbahçe Beko’dan sonra Anadolu Efes de dün gece playoff serisindeki ilk maçı kazandı.
Bu çok önemliydi. Fenerbahçe‘nin tecrübesi ve şartlarını düşünürsek, Efes‘in kazanması daha da çok önemliydi. Yeni kurulan bir takımın saha avantajını ilk maçtan rakibine kaptırması, serinin bütün dengesini alt üst edebilirdi.
Geçmişe baktığımız zaman ilk maçı kazanmanın ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Bu sezona kadar 71 serinin 61’ni seride 1-0 öne geçen takımlar kazandı. Üstelik son 28 seride ise sadece 2 takım 1-0’dan ayağa kalkıp seriyi kazanabildi. Üstelik Efes‘in modern EuroLeague’deki playoff geçmişinin parlak olmaması da oyuncuların üstünde ister istemez bir baskı yaratıyordu. Bu sebepten dolayı Ergin Ataman ve öğrencilerinin dün geceki başlangıcı çok kritikti.
Peki bu galibiyetin şartları nasıl oluştu?
Bunun cevabı önemli. Sonuçta kağıt üstünde güç dengesi olarak birbirine en yakın gösterilen iki takımın serisinden bahsediyoruz.
O zaman lütfen benimle gelin ve ilk maçın hikayesine birlikte bakalım.
Akışkan Başlangıç
İki takımın da maça başladığı beşlere bakarsak sahada büyük kalıp fizikli olmaya ne kadar önem verdiklerini anlayabiliyoruz.
Barcelona maça Tomic ile Heurtel’in getirdiği dezavantajları kapatabileceklerini düşündüğü bir beşle başladı. Heurtel’in yanına Blazic ve Claver’i koyan Pesic, muhtemelen pota altındaki üstünlüğünü böyle kalıplı bir beşle baştan elde edebileceğini düşündü.
ergin Ataman ise bunu vermek istemediğini ilk beş tercihiyle gösterdi. Efes sezonun genelinin aksine çift guardla oynamak yerine Micic’in yanına James Anderson ile Krunoslav Simon‘u koydu ve Barcelona’nın uzun ve büyük kalmayı amaçlayan beşine bir önlem getirdi.
Katalanların oyunu kalıplı beşlere yıkmaya çalışması ve Efes‘in buna benzer bir şekilde cevap vermesi aslında konuk ekibin başlangıç planına uygundu. Ama sahadaki etki daha farklı oldu. İki kalıplı beş karşısında daha mobil ve hareketli olan Efes‘ti ve Micic ile Simon gibi iki yaratıcıyla sahadalardı. Barcelona ise hücumun bütün kontrolünü Heurtel’e teslim etmek zorunda kalarak başladı.
Maç oldukça tempolu bir şekilde başladı. İlk dakikadan sonra Efes‘in hücum saatini kullanma süresi aşağıya düştü ve lacivert-beyazlılar birçok hücumu 9-15 saniye arasında bitirerek tempoyu artırdı. Topla hareket edebilen tek ismi olan Barcelona’nın buna cevabı yoktu. Heurtel’in birebirde Micic’i geçtiği birkaç pozisyon dışında Barcelona üretmekte sıkıntı yaşadı. Efes topu çok iyi paylaştırıp televizyon molası gelmeden skoru 15-4’e getirerek Pesic’e molayı aldırdı.
Bu ana kadar Efes için her şey kusursuz gibiydi. Ataman’ın öğrencilerinin, bulduğu 6 saha içi isabeti 5 asist üzerindendi. Top kaybı hanesinde ise 0 yazıyordu. İç-dış dengesi de uyumluydu.
Molayla birlikte oyunun rengi değişmeye başladı. Efes, yüksek dış yüzdesi sayesinde bunun etkilerini çok hissetmedi.
Molada takımına daha fizikli olduklarını hatırlatan Pesic, pota altını kalabalıklaştırarak Efes’i dışa şuta itmeye başladı. Larkin oyuna girdiği zaman Efes’in bunu değiştirebileceğini düşünmüştüm ama o da pek aktif başlamadı. Barcelona, sonunda fiziğini kullanmaya başladı.
Moladan önce hiç hücum ribaundu olmayan Katalanlar, dönüşte 2 tane hücum ribaundu aldı. Pota altında Tomic’i daha fazla kullanmaya başladılar. Molaya kadar 2/5 saha içiyle oynayan konuk ekip, moladan 5/11 saha içiyle döndü.
Bu sebeple çeyrek sonunda fark belki 11’di ama maçın ritminin başka bir noktaya kaydığı belliydi. 2. çeyrekte elindeki rotasyonun genişliğini kullanan Pesic, kalıplı beşleri bozmadı. Hatta Hanga-Smits-Oriola beşiyle takımını daha mobil bir hale getirdi.
Barcelona, Efes’i dışarıya doğru ittikçe temsilcimizin bütün set temposu bozuldu. Ayrıca bunda çıkan ve çıkmayan düdükler de etkili oldu.
Ancak ilk 10 dakikadaki 10 basketin 7’sini asist üzerinden bulan Efes, Micic oyuna girinceye kadar hiç asist yapamadı. Hücum ribaundlarını zorlamaya devam eden Katalanlar hücumda sıcak eli buldu ve Pangos’un arka arkaya attığı 10 sayıyla bir anda maçı ortaya getirdi.
2. çeyreğin ilk 6 dakikasının skoru 6-17’ydi. 16. dakikada gelen mola bu sefer ise Efes’in kaderini değiştirdi. O ana kadar pek ortalarda olmayan Larkin 2 asist yaptı, bir kez potaya gitti ve Efes’in en azından soyunma odasına önde girmesini sağladı.
Önde bitirse de Efes’in ilk yarıda sadece 2 serbest atış kullanması ve 16 üçlük denemesi, potadan ne kadar uzakta kalmak zorunda kaldığının bir göstergesiydi.
Büyük Karakter = Dunston
Spoiler filan yok, galibin kim olduğunu biliyorsunuz. Fakat maçı izlemediyseniz muhtemelen Efes‘in 2. yarıda daha fazla potaya gitmenin yolunu bulduğunu ve bu şekilde Barcelona’nın kurgulamaya çalıştığı oyundan çıktığını düşünürsünüz…
Hiç öyle olmadı… Efes aynı oyun planını devam ettirdi. Sadece maça yüreklerini koyan oyuncuların sayısı arttı.
3. çeyreğin ilk 5 dakikası boyunca lacivert beyazlılarda Micic dışında kimse potaya gitmedi. Barcelona ise sürekli pota altını zorladı. Sadece 1 üçlük kullanan Katalanlar, saldırması gerektiği yerin pota altı olduğunu biliyordu.
Dunston‘ın burnuna aldığı darbe sonrası kenara geldiğini düşünürsek bu oldukça mantıklıydı.
Çeyreğin bitimine 4 dakika kala Dunston‘ın oyuna geri dönüşü kırılma noktası oldu. O tarz bir darbe sonrası normal olan oyuncunun sahaya girmemesidir. Sonuçta Dunston gibi sertliğiyle bilinen bir ismi bile sarsan bir darbeydi.
Fakat Amerikalı oyuncu, neden kulübün bayrak adamlarından biri olduğunu gösterdi. Kaderin cilvesidir, o da fitili bir üçlük atışıyla başlattı.
??Dunston kaldırdı, yolladı üçlüğü göbeğine! pic.twitter.com/Hx2MXV4l1Q
— Eurohoops Türkiye (@EurohoopsTR) 17 Nisan 2019
Ancak bu üçlükten daha önemli olan, pota altındaki üstünlüğün el değiştirmesiydi. İlk beş dakikada dışarıdan sadece 1 üçlük atan Barcelona, Dunston oyuna girdikten sonraki bölümde tam 5 üçlük kullandı. Pota çevresinden attığı şut sayısı ise sadece 3’tü. Dunston pota altında ortaya öyle bir sertlik koydu ki kaybolan tüm denge yerine oturdu. Darbeyi sanki hiç almamış gibi oyununa bakan pivot, kalan 14 dakikada 8 sayı, 3 ribaund ve 3 blokla oynadı.
Son çeyrekte Vasilije Micic’in yanına Shane Larkin de katılınca Efes rüzgarı yine arkasına aldı ve son 4 dakikaya 12 sayı farkla önde girdi. Barcelona bir kez daha geri döndü ve sadece 1.50 dakikada 7-0’lık seri yakalayarak maçı ortaya getirdi.
Bir süre krizde ilerleyen maçı Efes adına yine aynı iki isim çözdü: Micic&Dunston.
Takımın diğer kısalarının aksine en kritik noktada potaya giden Micic, takımının nefes almasını sağladı. Dunston ise en kritik anda bloğu yapıştırarak Barcelona’ya cevabı verdi.
?Dunston, yaptığı blokla zaferi getiren yolu ardına kadar temizliyor! pic.twitter.com/RkJYSRmXDg
— Eurohoops Türkiye (@EurohoopsTR) 17 Nisan 2019
Peki Ya Şimdi Ne Olacak?
Bu maçtan farklı anlamlar çıkarmak gayet mümkün… Ben iki bakış açısını ortaya koyacağım, karar sizin.
Maçın hikayesini okudunuz. Oyun Barcelona’nın çizdiği kurallar çevresinde oynandı. Lacivert-beyazlılar, savunmada rakibinin fiziğine yenilmedi ama hücumda kendi alışkanlıklarının dışında çıktı. Efes‘in iç dış dengesinin bu kadar bozulması ve lacivert beyazlıların tam 34 üçlük atış atması bunun bir göstergesi.
Tüm bunlara rağmen Efes, tam 39 dakika 7 saniye skoru önde götürdü ve hiç geriye düşmedi. Barcelona 2 kere çift haneli farklardan geri geldi ve maçı krize soktu ama Efes her seferinde krizi bitirecek isimleri buldu. Bu, Barcelona keskin özellikleri bulunan bir takım olmasına rağmen Efes‘in çözüm bulma konusunda başarılı olduğunun bir kanıtı.
İki takımın kritik isimleri arasında performans farkı vardı!
Micic&Larkin: 33 sayı, 9 asist, 4 top kaybı
Heurtel&Pangos: 24 sayı, 6 asist, 1 top kaybı
Dunston&Moerman: 23 sayı, 10 ribaund, 3 blok
Tomic&Singleton: 19 sayı, 9 ribaund, 0 top kaybı
Efes hem guard hem de uzun rotasyonunda alınan katkı açısından öndeydi. Bu çok güzel ama tek maçlık bir eşleşmeden bahsetmiyoruz. 5 maçlık bir serideyiz ve Efes bu duruma güvenmeye devam edebilir mi?
Yarın Sinan Erdem’de, yine Barcelona’nın şartları altında oynanan bir maçta bu üstünlük biraz el değiştirse ya da dengelenirse Efes o maçta da sorunları rahat bir şekilde çözebilir mi? Bu soruların cevapları kritik.
Barcelona’nın keskinliğini sahada değiştirmek çok zor. Geniş bir rotasyonları var ve Efes’e göre kesinlikle daha fizikseller! Fenerbahçe‘yi dahi Ülker Arena’da kendi şartlarında oynamaya zorlamış bir takımdan bahsediyoruz.
Bu nedenle sanki Ergin Ataman’ın 2. maç için sahaya bir sürpriz bırakması gerekiyor. Bu belki 3 uzun, belki iyice kısalan bir beş olabilir. Barcelona’nın çizdiği çizgilerden çıkan bir maç Efes için kesinlikle daha avantajlı olur çünkü dün açıkça gördük ki Efes daha iyi bir takım!
Kişisel fikrim; 2. maçın serinin kaderini belirleyeceğinin yönünde. Tarihte henüz 2-0’dan ayağa kalkan bir takım olmaması bir yana Efes bu maçı da kazanırsa çok kısa süre içerisinde Barcelona’yı üst üste 3. kez mağlup etmiş olacak ve psikolojik üstünlüğü ele geçirecek.
Bu sebeple de yarın muhtemelen serinin kader maçını izleyebiliriz. Bakalım bizi bu sefer ne bekleyecek?

